SİZ ANLAYABİLDİNİZ Mİ?

Sitemizin sürekli yazarlarından Ertuğrul Özgün'ün yeni köşe yazısı

SİZ ANLAYABİLDİNİZ Mİ?

Sitemizin sürekli yazarlarından Ertuğrul Özgün'ün yeni köşe yazısı

SİZ ANLAYABİLDİNİZ Mİ?
Editor: admin
23 Nisan 2017 - 00:51

Haber Türk TV program yapımcısı Didem Aslan’ın “sizi bazıları anlamıyor mu?” sorusuna, Sayın Bahçeli: “MHP’yi anlamak çok zor, anlatmak daha zor. Yorumlamak ise neredeyse imkânsız. Beni anlamadıklarını düşünüyorum. Anlasalar zaten bu durumda olmazdık.”şeklinde cevap verdi.(Haber Türk TV)

Açıklamayı izlerken zaman zaman hepimizin, “babam beni anlamıyor, arkadaşlarım beni anlamıyor, kimse beni anlamıyor” şeklinde telaffuz ederek şikâyet ettiğimiz gibi bir anlaşılmadan farklı olmalı bu “anlaşılamama” sözü diye düşündük

Çünkü hepimiz anlaşılma ihtiyacı içerisindeyiz. Ancak anlatmak ve anlaşılmak karşılıklıdır. Dinleyenin iyi bir dinleyici olması kadar anlatanın da anlattığını açık bir dille ifade etmesi gerekmektedir. Bazı durumlarda bilgi birikimi ve zekâ düzeyi gerektirse de anlatmak ve anlaşılmak karşılıklıdır.

Bize burada anlatılmak istenen “empati” yani anlaşma sırasında kendini karşındakinin yerine koyma. “Bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durumu ve davranışlarındaki sebepleri anlayabilme” olamazdı.

Demeçlerinde zaman zaman “akıl” terimini kullandığı, akla vurgu yaptığı için de Sayın Bahçeli’nin bu ifadesini önemsedik ve üzerinde düşünmeye başladık.

“Beni anlamıyorlar” ifadesi bir mesaj olmalıydı. “Beni çok fazla açıklama yapmaya zorlamayın” der gibi.

Yoksa demokratik yollarla iktidar olmayı benimsemiş bir siyasal partinin lideri “MHP’yi anlamak çok zor, anlatmak daha zor. Yorumlamak ise neredeyse imkânsız.” gibi bir ifadeyi, iktidara gelmek için oy isteyeceği seçmene söylemesi söz konusu olamazdı. Seçmenin anlamadığı bir partiye oyunu vermesi beklenemezdi.

Mesajı, düşünen ve sorgulayan Türk Milliyetçilerine yönelik bulduğumuz için de neleri anlayıp neleri anlayamadığımızı paylaşmak istedik.

Sayın Bahçeli,

Biz sizin, 1999 Genel Seçimleri sonrasında, başbakan olma şansınız varken ve onca olumsuzluğa rağmen ilk sınavınız olan DSP-MHP koalisyon hükümetinde başbakan yardımcılığını kabul etme kararınızı anladık ve size hak verdik.

Mafya ve ülkücü yan yana kullanılamaz ve birbirine yakıştırılamaz konusundaki net tavrınızı ve bu alanda gösterdiğiniz gayreti anladık ve size hak verdik.

Hükümet ortağı olduğunuz dönemlerde yaşadığınız İMF dayatmaları, bebek katili APO’nun idamı konularındaki, parti çıkarlarını düşünmeden gösterdiğiniz fedakârlığınızı anladık ve tutumunuzdan dolayı size hak verdik.

3 Kasım 2002 de Ülke yönetimini, sivil bir cuntayla, halka rağmen, halkın iradesi dışında şekillendirme planlarını bozarak seçim çağrısı yapmanızı anladık ve size hak verdik.

367 tıkacı diye bilinen meclis oylamasında millet iradesini bloke etmek isteyen anlayışa karşı gösterdiğiniz tavrı anladık ve size hak verdik.

1 Kasım seçimleri sonrasında bazılarının “hiç gerek yoktu” demesine rağmen yaptığınız çıkışla, hükümet modelleri konusundaki açıklamanızın ülke gerçeklerine uygun olduğunu anladık ve size hak verdik.

Kongre sürecine sürüklenen Partinizin genel başkanlığını korumanız konusunda bile “gerçekten parti ele geçirilmek isteniyor olabilir?” diye düşünüp, yaptığınız birbiriyle tutarsız açıklama ve eylemlerinizi bile belki hak vermedik ama yine de anlayabildik.

15 Temmuz darbe kalkışması sırasındaki, millet iradesini silahlı güç kullanarak ortadan kaldırmak isteyen işgalci darbecilere karşı, demokrasiden yana tavır almanızı da anladık ve size hak verdik.

Nedenlerinizi mantıklı bulup hak verdiğimiz için de sizin eleştirildiğiniz kadar değil belki ama kendi çapımızda biz de eleştirildik. Bütün eleştirilere rağmen direndik, karşı durduk, kendi mantığımızla ürettiğimiz gerekçelerimizle de duruşunuzu savunduk.

Hatta Ülkenin beka sorunu ile cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini direk ilişkilendiremediğimiz halde, savunmadık ama bizim bilmediklerimizi biliyor olabileceğinizi kabul edip bir ölçüde anlayabildik.

Bir anlayamadığımız, milli iradeyi bu kadar önemsemiş olmanıza rağmen, Cumhurbaşkanını parti üyesi yaparak, doğrudan ve dolaylı olarak yasamanın da yargının da onun emrine verilmesini sağlayan ve denetlenmesini neredeyse imkânsızlaştıran Anayasa Değişiklik Paketine mecliste onay vermeniz.

Belki bizim bilmemizde, “devlet-i ebet müddet” inancımızdan dolayı sakıncalar olabileceğini düşünüp, demeçlerinizin satır aralarında anlamlar aradık. Ancak bizi tatmin edecek bir ipucu bulamadık. Her türlü eleştiriye karşı “Kan kusup kızılcık şerbeti içtim” diyerek acımızı yüreğimize gömdük.

Hele işbirliği yaptığınız partili bir milletvekilinin, Türk Milliyetçiliği Fikrinin siyasal organizasyonunun lideri için: “MHP’den Bahçeli dışında kimse oy vermemiş bile olsa, Bahçeli’nin o tek oyu bile değerlidir, Bahçeli’nin itibarının korunması lazım.” sözü yok mu? “Türk Milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması” sözünden daha fazla kanımıza dokundu.

Bütün bunlara, sizin siyasal parti olarak iktidara taşımaya çalıştığınız Türk Milliyetçiliği Fikri’ni, hayat tarzı olarak yaşamayı benimsemiş olmamızı hazmedemedikleri için iktidarın kıyımına uğramış olmamızın duygusallığı da eklenince “canımız acıdı”

Bir de bu kararı almanız sırasında ve oylama sırasında getirilmek istenen sistemi benimsemeyen ve hareket tarzınızı sorgulayanları, yaptıklarınızın nedenlerini bilmek isteyenleri vatan hainleriyle birlikte anmanız var ya. İşte onu hiç anlayamadık Sayın Bahçeli

Peki ya siz, her dört ülkücüden üçünün Cumhurbaşkanlığı Anayasa Taslağı’na halk oylamasında “hayır” oyu vermesinin nedenini anlayabildiniz mi?

Şimdi, siz de tabanınızla istişare etmeden aldığınız karara uymayanları anlamalısınız.

Bilmelisiniz ki “Kendisinde var olduğu varsayılan özelliklerin, sonradan o şahısta olmadığı gerçeği ile karşılaşanların büyük bir hayal kırıklığına uğrayarak, ruhsal bunalım içerisine girdiği” bilimsel araştırmaların sonucudur.

YORUMLAR