ÖFKELENMEMELİ, İKNA ETMELİSİNİZ
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

ÖFKELENMEMELİ, İKNA ETMELİSİNİZ

08 Mart 2017 - 01:08

Türk Milliyetçileri tarafından bir zamanlar savunulan ancak daha sonra vazgeçilen “Başkanlık” hükümet sisteminin, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki temsilcileri tarafından yeniden ülkenin gündemine getirilmesi ve üstelik halk oylamasına sunulacak meclis desteğinin verilmesi üzerinde hala mutabakat sağlanamamıştır.

Şüphesiz, sürekli değişim yaşayan Sosyal bilimlerde geçmişteki görüş ve düşüncelerin bugünün de mutlak doğruları ya da yanlışları olarak kalması mümkün değildir.

Sosyal yapı ve sosyal olaylar değiştikçe ilişkiler ve düşüncelerin de değişeceği muhakkaktır. Şartların gereği olarak “Başkanlık” hükümet sisteminin de gündeme gelmesi, yeniden tartışılması kabul edilebilir bir realitedir.

Türk Milliyetçilerinin, mevcut yönetimin; kendileri için söylediği ağır sözler, kamu kurum ve kuruluşlarında yönetici konumundaki milliyetçilere uyguladığı akıl almaz kıyımlardan dolayı oluşan öfkenin de sonucu olarak, tamamen Sayın Cumhurbaşkanının daha önceden istediği şekliyle çıkarılan bu yasaya, kendilerini temsil edenlerin, hiçbir şekilde diğer bileşenleriyle istişare etmeden, mecliste verdiği desteği hazmedemediği bir gerçektir.

Biz konuyu her türlü duygusallıktan uzak, “cumhurbaşkanlığı” hükümet sisteminin bizim savunduğumuz “başkanlık “ hükümet sistemiyle ne kadar uyumlu ve ülkenin bulunduğu beka sorunu ile ne kadar ilişkili olduğu yönünde değerlendireceğiz.

Fikir sisteminin üzerine oturtulduğu temellerden biri “İlimcilik,” Bir diğeri de “Hürriyetçilik ve Şahsiyetçilik” olan Türk Milliyetçilerinden, bundan başkası da beklenemez zaten.

Çünkü Türk Milliyetçiliği Fikir sisteminı hayat tarzı olarak belirleyenler, “karşılaştığı her olayı, önüne getirilen her meseleyi, gördüğü her işi, önyargılardan uzak art düşüncelerden sıyrılarak, ilim zihniyetiyle muhakeme eder, “insanoğlunun geliştirebildiği bütün hürriyetlerin insan tarafından özgürce kullanılmasını savunur,  İnsanların dostuna, düşmanına güven verecek şahsiyete sahip olmasını, sağlıklı bir toplum yapısı ve toplum kalkınması için vazgeçilmez bir yol” olarak peşinen kabul eder.

Bu temeller üzerine kurulu bir düşünce mensuplarına “neden sorguluyorsunuz, size mi soracaktım, sizden icazet mi alacaktım?” denilmemelidir.

Hele de “Tekrar hatırlatıyor, yeniden söylüyorum: Bizde taban yoktur, dava arkadaşlarımız vardır. Biz de tavan yoktur, ülkücü şuur hakimdir.” “Ülkü irade, dibini görmediği kuyuya girmez,” ifadelerini kullananlar tarafından söylenilmemelidir.

Bu iradenin, özgürlüğünü ve şahsiyetini asla kimseye teslim etmeyeceğini, bu teşkilat yapısını “babasının malı” olarak bilenlerin elinden gerektiğinde nasıl çekip aldığını,

Günü geldiğinde inandıkları için hiç tereddüt etmeden ileri atıldıkları gibi günü geldiğinde inandıkları ile uyuşmayan fikirleri sorgulayacak olduklarını,

Doğal ve karizmatik liderinin, özel hayatını bile istişare ile düzenlediği yerde, ülke geleceğini düzenleyecek kararların bir başına verilmesine alışık olmadıklarını en iyi bilenler tarafından asla söylenmemelidir.

Ortada bir gerçek vardır ki o da “bu irade, bugün hareketin lider kadrosunun, kimsenin bilgisi ve düşüncesine başvurmadan verdiği kararla ülkede hükümet etme sistemini değiştiremeye destek vermiş olmasını anlamış değildir.”

İleri sürülen gerekçeleri düşünce süzgecinden geçirmeye çalışanlar için kullanılan ifadeleri onur kırıcı, aşağılayıcı ve incitici bulmaktadır.

“Cumhurbaşkanının siyasi parti üyesi olması yasama ve yürütmeyi denetim altına almasına yol açar” dediği için HDP; FETÖ, DHKP-C ile eş tutulmasını düşünmesine engel konulması olarak algılamaktadır.

Kısaca Türk Milliyetçilerinin ezici çoğunluğu, bu uygulamanın “Türkiye’nin olmazsa olmazı” olduğunu düşünmemekte ve “yalnızca bir şahsa uygun olarak hazırlandığına” inandığı için aşırı rahatsızlık duymaktadır.

Kabul edilmelidir ki bu Anayasa değişikliğine verilen destekten dolayı Türk Milliyetçilerinin büyük bir çoğunluğu mutsuzdur, gönül rahatlığı ile sahiplenemediği için de bu değişikliği savunamamaktadır.

Yapılması gereken değişikliğe destek veren siyasal organizasyonun liderinin ve TBMM’ndeki temsilcilerinin ülkücü iradeyi ikna etmeye çalışmasıdır.

Bilinmelidir ki sorgulayanların hain, bölücü, fitne ve fesat yuvası olarak ilan edilmesi güven duygusunu zayıflattığı gibi öfke ve kızgınlığı daha da artırmaktadır.

Ve yine bilinmelidir ki tabanı ve tavanı bir olduğuna inandığımız ülkücü irade ile muhakeme edilmeden ve ülkenin geleceğini şekillendireceği açık seçik görülen bir yasa değişikliğine destek verilmiş olması ülkücü iradeyi aşırı şekilde üzmüş hatta öfkelendirmiştir.

Değerli Hocamız Prof. Dr. Kemal Üçüncü’nün. “Türk milliyetçiliğinin kadim bir hafızası vardır. Tezlerini “burhan” ile ifade etmeyen mecralara, tevatüre, sığ ve çiğ sözlere itibar etmezler. Bu çok nettir. “ sözlerini, bu iradeyi yönetenlerin ciddi ciddi düşünmesi gereken önemli bir tespittir.

Parti disiplini gerekçe gösterilerek “hayır” diyen milletvekillerinin ve teşkilat mensuplarının görevden alınması ve ihracı, bu da yetmezmiş gibi “hayır” diyen herkesin vatan hainleri ile eş tutulması hareketin içinde onarılması mümkün olmayacak yaraların açılmasına neden olacaktır.

Bu itibarla, sorumluluğu üstlenenler olarak, öfkelenmemelisiniz… Diğer bileşenlerin bilmediği ancak sizin bildiğiniz makul sebeplerinizi sabırla anlatıp, ikna etmelisiniz.

YORUMLAR