Adalet herkese lazım…
Yazarımız salih Çakıroğlu'nda adaleti konu alan yeni köşe yazısı
Adalet, hakkın tesis edilmesi yani haklı ile haksızın, doğru ile yanlışın ayrılması, haklı olanın hakkını alması, haksız olanın da karşılığını bulmasıdır.
Burada hak nedir ve nereden doğar sorusu ile karşılaşıyoruz yani neye göre hak, kime göre hak, kime ve neye göre doğru ve yanlış soruları ortaya çıkıyor. Yani çıkış noktası, temel kıyas noktası önem arz ediyor.
İnsanlık tarihinin var olduğu günden beri adaletin yeryüzünde tesisi, Hz.Adem’den, Habil ve Kabil’e, Peygamberimizden, Hz.Ömer’e, amirinden memuruna, sıradan insanlardan devlet yöneticilerine kadar herkesi ilgilendiren temel problemlerimizden biri olup, her yerde adalet denilen kavram tartışılmakta, hakkın tesisine ilişkin çabalar gösterilmektedir.
Bu hususta geçmişten günümüze kimi insanların örnek davranışları anlatılıp, benzeri örneklerin yaşanması ve toplumda adaletin sağlanmasına çalışılır. Mesela kamuda adalet kavramını anlatmak için en güzel örneklerden biri Hz.Ömer’e ait olan, devlet işinde devlet mumunu kullanması, özel işlerde ise şahsi mumunu yakarak, devletin hakkını koruma çabasına ait hikayedir.
Dinimizin adalet konusundaki görüşlerinden cüzi bir kısmına değinecek olursak;
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva(tutkular)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)
"... Aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Allah, adaletle hüküm yürütenleri sever." (Maide Suresi, 42)
"Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır." (Maide Suresi, 8)
"Andolsun, Biz elçilerimizi apaçık belgelerle gönderdik ve insanlar adaleti ayakta tutsunlar diye, onlarla birlikte kitabı ve mizanı indirdik." (Hadid Suresi, 25)
“De ki: "Rabbim adaletle davranmayı emretti…” (Araf Suresi, 29)
Bir Müslüman, yukarıda zikredilen ayetlerden de anlaşılacağı üzere, bir topluluğa veya şahsa kin dahi duymuş olsa, onun hakkını yeri geldiğinde vermenin görevi olduğunu görülecektir. Bir Müslümanın temel kıyas noktası onun inandığı kitap olmak zorundadır. Bu durumda, bizim kitabımız Kendi tutkularınızın esiri olup, haksızlık ve adaletsizlik yapmayın dediğine göre Müslüman adil ve hakkaniyet çerçevesinde hareket etmekle sorumlu tutulmuştur.
Yani, size haksızlık yapılsa bile adaletle hükmedeceksiniz.
Musevi adaletinin örneğine ise Talmud’da rastlanır. “Eğer bir goyim (Yahudi olmayan) bir Yahudi’yi öldürürse cezaya çarptırılır. Ama bir Yahudi goyimi öldürürse cezalandırılmaz.”
“Eğer bir goyim Yahudi’nin malını gasp eder veya karısını kaçırırsa iade etmek mecburiyetindedir. Ama bir Yahudi goyimin malını çalar veya gaspeder veya: karısını alırsa iade etmek mecburiyetinde değildir.”
“Yehova bir gayr-ı Yahudiye (goyim), malını iade eden Yahudiyi kesinlikle affetmez,” (yukarıdaki cümleler Talmud’un Sanhedrin bölümünün 57/a, 76/a – b) maddelerinden alınmıştır.
Musevilerin gücü ele geçirdiğinde (Filistin örneği) neler yaptıkları herkesin malumudur. Sebebi ise çarpıtıp kendilerine göre uydurdukları ve halen inandıkları dinlerinden gelmektedir.
Görüleceği üzere dini düşünceler genel olarak toplumların hayata bakış açısını, davranışlarını düzenler. Hangi tavrı göstereceğiniz neye inandığınızla doğru orantılıdır.
İslamın adalet anlayışını Müslümanda görüyor muyuz? sorusuna, da değinmekte fayda var, kendiniz için istediğinizi komşunuz için istiyor musunuz? Size yapılan muameleyi mi başkasına yapıyorsunuz yoksa çok daha farklı mı davranıyorsunuz?
Mesela, kırmızı ışıkta sizin önünüze geçildiğinde, geçene kızıyor, fakat, siz başkalarının hakkını çiğneyerek kırmızı ışıkta yandan sokularak başkalarının önüne geçiyor musunuz?. Geçiyorsanız ve bundan rahatsızlık duymuyorsanız, dikkat edin, sizde Müslüman ahlakından uzaklaşıp Yahudileşme temayülü gösteriyorsunuz.
Komşunuz gürültü yaptığında, evinde çalışma yaptığında, yada çocukları kavga ettiğinde oluşan gürültüden rahatsız oluyorsunuz ve bunu hemen komşunuza söyleyip sessizlik talebinizi haklı olarak dile getiriyor musunuz? Peki, siz aynı şeyleri yaptığınızda komşunuz sizi uyarsa ne düşünürsünüz? Kendiniz için istediğiniz konforu komşunuz için istemiyorsanız, dikkat edin, sizde Müslüman ahlakından uzaklaşıp Yahudileşme temayülü gösteriyorsunuz.
İslami kisve ile vatanınıza ve dininize ihanet edenleri ne yaparsınız, o grupla bir şekilde menfaatiniz var diye af mı edersiniz, yoksa ihanet cezasına çarptırılmalarına razı olur musunuz? Hangi seçenek sizin için daha adil? Menfaatinizin tarafındaysanız, dikkat!! Yahudileşme temayülündesiniz.
Bir Suriyeli vatandaşın aç ve açıkta kalmış olması, soğukta çadırda yatıyor olması, sizi sıcak evinizde ne kadar rahatsız ediyor.? Komşunuz mali kriz yaşayıp varını yoğunu kaybettiğinde seviniyor musunuz, üzülüyor musunuz, yoksa kendisine yardım etmeyi mi teklif ediyorsunuz? Ensar olmayı düşünmüyorsanız, Yahudileşme temayülünde olduğunuzu hatırlayın.
Borç verdiğiniz kişi borcunu ödeyemeyecek durumda olduğu halde kendisini sıkıştırıyor musunuz? Yada borcunuz var, durumunuz borcunuzu ödemeye belki taksit taksit şeklinde de olsa müsait olduğu halde, borcunuzu ödemeyip, yeni bir araba, yeni bir televizyon, ev eşyası, bilgisayar, telefon vs. alıp, borcunuzu erteliyor musunuz? Erteliyorsanız sizce bu ne kadar adil bir davranış? Hangi yöne seyrediyorsunuz, maddi menfaatiniz hangi tarafta ise o yönde tavır gösteriyorsanız, dikkat edin, yine Yahudileşme temayülündesiniz.
Satın aldığınız arabayı, başkasına satarken kusurlarını tümüyle dile getiriyor musunuz?, yoksa bazılarını saklayıp size güveniyorsa kontrol ettirmesini engelleyip onu aldatıyor musunuz? Başkasına yanlış yapıp işinize geldiği gibi davrandığınız anda Yahudileşme temayülünde olduğunuzu unutmayınız.
Sorular ve bakış açıları çoğaltılabilir, İnsan kendi durumunu herkesten iyi bilir.
Olaylara bakarken İslami bakış açısına sahip olup olmadığınız karşı tarafa bakışınızdan, olayları değerlendirme biçiminizden ve adalet anlayışınızdan anlaşılır, İslam, değerlendirmeyi çoğunlukla kendinize olan tavrınıza veya davranışınıza göre değil başkasına olan tavır ve davranışınıza göre yapıyor.
Birini şucu-bucu, şeyle-böyle insan diye suçlarken, onun belki hayatını karartırken, kendinizi kurtardığınızı mı zannediyorsunuz.?
Yani insanları ne kadar kendiniz gibi, yada ne kadar Goyim gibi değerlendiriyorsunuz. Mesele bu!
Mesele Müslümanca bir bakışınız mı var, yoksa başka türlü mü bakıyorsunuz.?
Hak ve adalet kavramlarının tüm insanlığa ait olduğunu, Müslümanın haksızlık yapamayacağını, hatta haksızlık karşısında susmanın bile dilsiz şeytanlıkla eşdeğer tutulduğunu unutmayınız. Aynı zamanda Müslümanın haksızlık karşısında, dimdik durması gerektiğini, vatanına, dinine, toplumuna ihanet edeni de en ağır şekilde cezalandırması gerektiğini de unutmamak gerekiyor. Yine unutmayınız ki, adalet bir gün size de lazım olacaktır.
Müslüman ikiyüzlü olmaz, hakiki müslüman İslam’ın emrettiği gibi yaşayandır. İslam, adaleti emrettiğine göre, adaletten uzaklaşılan her durumda Yahudileşme temayülünde olduğunuzu unutmayınız. Yahudileşme temayülünde olmak, uzun süredir milletimizin ivedi kurtulması gereken hastalıklarından biridir.
Tez zamanda kurtulmak dileğiyle…