EVDE YATALAK HASTA BAKANLAR DİKKAT!

Engelli ve dezavantajlı vatandaşların yaşadığı çeşitli problemlerin çözümünde eğitim önemli rol oynuyor. Bu eğitimlerin öneminin farkında olan Sarıyer Belediyesi engelli vatandaşların ve ailelerinin bilinçlenmesi için Yaşar Kemal Kültür Merkezi'nde bir seminer düzenledi.

Daha kaliteli ve bilinçli bir yaşamı desteklemeye yönelik olarak çalışan Sarıyer Kent Konseyi Engelliler Çalışma Grubu ve Türkiye Omurilik Felçlileri Platformu dezavantajlı vatandaşların ve ailelerinin bilgilendirilmesi için Yaşar Kemal Kültür Merkezi’nde ‘Engelli ve Yatalak Hastalarda Bası Yarası, Mesane ve Bağırsak Sorunları Eğitimi’ düzenledi. Uzman Rehabilitasyon Hemşiresi Mediha Gürgöze eğitmenliğinde düzenlenen seminere Sarıyer’de yaşayan engelli bireyler ve aileleri katıldı.  Bası yarası, mesane ve bağırsak sorunlarının engelli ve yatalak hastalarda sıkça görüldüğüne dikkat çeken Gürgöze, bu hastaların yaşam kalitesinin olumsuz yönde etkilendiğine değindi. Bu sorunun aynı zamanda aile ve bakıcı durumdaki bireylerin de hayatını zorlaştırdığından bahseden Gürgöze, seminerde hastaların ve ailelerin dikkat etmesi gereken püf noktaların altını çizdi.

BASI YARALARI NASIL ÖNLENEBİLİR?

Bası yaralarının çoğunun hareketsizliği takip eden 24 – 48 saat içerisinde oluştuğu gözleniyor diyen Mediha Gürgöze, bası yaraları gelişim için ana risk faktörlerini ise şöyle sıralıyor: “Duyu kaybı, beslenme bozukluğu, nem ve ısı artışı, sürtünme etkisi…”

Bası yarası gelişiminin engellenmesiyle ilgili yapılabilecekleri anlatarak hastalara ve bakımlarını üstlenen kişilere yardımcı olmaya çalışan hemşire Gürgöze, “Pozisyon değiştirme ile bası yaralarını önleyebiliriz. Dizlerin ve ayakların, bileklerin birbirine sürtünmesini önlemek çok önemli. Bir diğer önemli nokta ise nem kontrolünü sağlamak. Neme yol açan nedenler belirlenmeli. Hastaların beslenmeleri düzenlenmeli ve yırtılma kontrol edilmeli” dedi.

BASI YARASI OLUŞTUYSA NELER YAPILMALI?

Bası yaralarının evreleri olduğunu belirten Gürgöze, “ Bu evreleri birden dörde kadar sıralamak mümkün. Eğer hastanın yarası birinci evredeyse, parmakla yapılan kontroller sonrasında gitmeyen kızarıklıklar vardır. Bu evrede deri bütünlüğü henüz bozulmamıştır. Bu evre uyarı olarak algılanmalı. İkinci evrede derinin üst tabakasını etkileyecek şekilde kısmi derinlikte doku kaybı oluşmaya başlar. Klinik olarak deride sıyrılma, su toplanması veya derin olmayan çukurlar gözlenebilir. Ayrıca ikinci evrede ilk adım yaranın dikkatlice değerlendirilmelidir. Yara enfeksiyondan korunmalıdır. Pansuman yapılarak bu yara iyileştirilebilir” diye konuştu.

Üçüncü evrede artık doku kaybının yaşandığını söyleyen uzman hemşire, “Bu aşamada kemik, tendon ve eklemlere kadar uzanmaz. Basınç ülseri derin çukur şeklindedir. Yara yatağı genellikle ağrısızdır. Bu evrede tedavi sürecinde nekrotik doku uzaklaştırılmalı, enfeksiyon tedavi edilmeli, hastanın protein ve enerjiden zengin beslenmesi sağlanır. Bu evreler genellikle cerrahi müdahale gerektirebilir” dedi. Gürgöne son evre için tam derinlikte bir doku kaybının olduğuna değindi.

NASIL TEDAVİ EDİLEBİLİR?

Bası yaralarında tedavinin sistemik ve lokal olmak üzere iki başlıkta toplanabileceğini söyleyen uzman, sistemik ve lokal yara bakım ve tedavisinin hedeflerini şu şekilde sıraladı: “Soruna katkıda bulunan etmenleri gidererek bireyin genel sağlık durumunu iyileştirmek. Yara üzerindeki basıncı kaldırmak. Nekrotik dokuyu debride edip hastayı temiz tutmak. Enfeksiyon kontrolü. Granülasyon dokusunu stimüle etmek ve beslenme destek tedavisi uygulamak.” Eğitim sonunda Mediha Gürgöze, “Omurilik Yaralanmalarında Rehabilitasyon Hemşireliği” kitabını katılımcılara hediye etti.