Hayatları, partizanlık olmuş
Ekrem İmamoğlu, kendisinin de üyesi olduğu "Trabzon Liselerinden Mezunlar Derneği'' üyeleri ile buluştu. İmamoğlu, Fındıkzade'deki Trabzon Öğrenci Yurdu girişinde yöresel kıyafetli horon ekibiyle karşılandı. Burada salonu dolduran kalabalığa seslenen İmamoğlu, "Ben ideallerim için yola çıktım. İsminde Trabzon olan kuruma siyasi beka için gece yaptırtmam. Benim mesleğim var, mesleği siyaset olanlar düşünsün" açıklamalarında bulundu.
Trabzon Lisesi'nin tarihsel geçmişine de değinen İmamoğlu'nun
konuşmasının satır başları:
“Biz, ne yazık ki böylesi köklü yapılara gerekli kıymeti vermekte çok da marifetli davranmıyoruz. Bunu, üzüntüyle itiraf edelim. Biz, kendimizi muhafazakar diye tanımlarız. Muhafazakarlığı, sadece tek bir kalemde toplarız. Sadece inanç dünyası üzerinden toparlarız ama toplumsal muhafazakarlık ya da bir takım kıymetlere ilgi gösterme konusunda sürdürülebilirliği sağlamak da bir muhafazakarlıktır. Trabzon Lisesi deyince vücudumun her yeri titrer. O kurumun, 100'ncü dönem mezunuyum. 1987-88 döneminde mezun oldum.
“Hayatları, partizanlık olmuş”
“Trabzon Lisesi'nin, Trabzon Fen Lisesi olarak anılması kadar kötü bir şey olamaz. 130 yıllık bir lisenin adı Trabzon Lisesi. Statüsü, fen ise fen. O dönemin gençleri imza topladılar. Duyarsızlıkla karşılaştılar. Bu aslında, o lafta muhafazakarım diyenlerin, hiç de muhafazakar olmadığının göstergesi. Yani, muhafaza etme, değerlerini el üstünde tutma kavramına asla hizmet etmediklerinin bir örneğidir. O tabelayı orada gördükçe hala üzülüyorum. Bir devlet yöneticisi talimatıyla, 100'ncü yıl toplantısına, okul müdürü, milli eğitim müdürü katılamadı. Neymiş? 'İçinde CHP'li Ekrem var. DSP'li bakan var, falan filan.' Tek bir kelimesinde, cümlesinde siyaset yoktur. Benden misli misli titiz ağabeyler, ablalar süreçte görev aldı. Hayatları siyaset, ben net söylüyorum. Hayatları, partizanlık olmuştur. İnanın, hayatımda bu kadar partizanlığın kendi kişisel değerlerinin de önüne geçtiği bir dönemi, ben yaşamadım. Öyle utandım ki. Ya bir okulun 130'ncu yılı kutlanacak, okul müdürü, talimat aldı diye katılmayacak. Talimatı veren kim? Bakanlık. Bilmem kim. Hiç umurumda değil. Lafım, bu konuda hep dik olacak, hiç kusura bakmayın.
“İdealim için yola çıktım”
“Doğruları konuşalım. Bana, elde ettiğim yetki, bana asla güç kazandırmayacak. Yetki, sadece bana sorumluluk verecek. Bazılarına yetki, zannediyorlar ki şu hakkı veriyor. (Parmak sallıyor.) O parmaklar, bir de o elbise çıktıktan sonra göreceğim o parmakları. Ben Faroz'da dolaşacağım, Uzun Sokak'ta dolaşacağım. Onlar gelebilecek mi? Ya da hayatında hiç geldi mi, bir daha gelebilecek mi? Kusura bakmasın. Öyle kimse, kimseye parmağını göstermeyecek. Ben, milletle beraber, milleti düşünerek siyaset yapıyorum. O makamını ya da onun gibiler, makamını koltuğunu düşünüyor olabilir. Ben, koltuğumu düşünseydim, yüzde 70'le Beylikdüzü'nde belediye başkanı seçilirdim bu seçimde. Ama ben, ters giden bir şeyleri, 'Acaba düzeltebilir miyiz' diyerek, idealim için yolculuğa çıktım. Nereye giderse.
Trabzon'un adının geçtiği bir kuruma,
kendi siyasi bekam için gece yaptırtmam
"Siyaset, zaten 1 günde bırakılıyorsa kutsaldır. 1 günde bırakılmıyorsa meslektir. Benim mesleğim var, benim siyaset mesleğim değil kardeşim. Mesleği olanlar yapsın, beni ilgilendirmez. Siyaset, hizmettir. Bu, gelir geçer ya. Neler geçmedi ki. Bir de zannediyorum ki bazıları, hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalışıyorlar. Ya bu nasıl iş? Adamın tırnağı batıyor, acısı bile adamı çileden çıkarıyor, bir gün iki gün. Can bu ya. İnsanların canını sıkmak, üzmek, tehdit etmek, 'Seçilirse şu olur, seçilmezse bu olur' demek ayıptır, yazıktır, günahtır. Kurumları baskı altında tutmak… Ben şimdi bu güzel camiaya geldim, ziyaret ettim. Konuşup, kendimi anlatacağım, dertleşeceğim, o ayrı. Ama, ben sivil toplum kuruluşunu maneviyatını bozmam. Ben, kendime, Trabzon'un adının geçtiği bir kuruma, kendi siyasi bekam için gece yaptırtmam. Böyle bir toplantı istemem.
''Nedir bu baskı ya!''
"Kim olursa olsun, adı illa Trabzon da değil ha, hangi şehir olursa olsun, olmaz. Davet edilirim, giderim. Mütevazi bir şekilde konuşmamı yapar, çıkarım. Bu nedir? Tabela assam şurada 2 sokak ilerde, gelir o derneğin yönetimine bile adam sokmaya çalışırlar. İnsanları rahat bırakın. Bu toplum özgürleşsin, tüm sorunlarını 1 yılda toparlar, 2 yılda çözer, 3 yılda gelişmeye başlar. Bu milleti, yeter ki özgürleştirin kardeşim. Nedir bu baskı ya. Korkudan koca koca insanlar fikirlerini söyleyemeyecek, yetkilerini kullanamayacak."
"Ekrem İmamoğlu, kültür merkezi yapmasın''
"Bu kardeşiniz, kültür merkezi izni, avam proje onayı almak istedim. Plana yazmışlar, 'İBB avam projeyi onaylar'. Getiriyoruz, 'Ya işte burada kültür merkezi dediniz ama fazla kültür olmuş. Biraz da pazar vs. ekleyin' diyorlar. Yeminle söylüyorum, abartım yok. 'Tamam' dedim, 'Değiştirin'. Değiştirdiler. İBB'den bahsediyorum, rezilliği anlatıyorum size. Götürüyorlar, bu sefer, 'Ya fazla pazar olmuş, kültür yapın'. Tekrar düzeltiyoruz, sabırla. En son düzgün bir adam geldi, 'Ya' dedi, 'Kardeşim, kültür merkezi yapacaksanız, adam gibi kültür merkezi yapın'. Dedim, 'Herhalde adam çıktı. Bize, 'Hadi yapın' dedi. Bir daha yaptık. Üçüncü proje revizyonundan sonra getirdik İBB'ye. Biri de devlet kurumu, öbürüsü de devlet kurumu. Dedi, 'Hah, bu oldu!' Biz de 'İmzalayın' dedik. 1-2 hafta süre istediler. 1,5-2 sene, o proje orada bekledi. Sebebi ne biliyor musunuz? 'Ekrem İmamoğlu, kültür merkezi yapmasın.' Siyasi çıkar, aynı şey, fark etmiyor. Ne ağır bir mektup yazdım biliyor musunuz?
"Partizanlık, bir millet için en büyük tehdittir"
"Şimdi Büyükçekmece'de aday kendisi. Saklıyorsa, cebine koysun onu, saklasın. O zaman İBB Başkanı seçildi mecliste ya da vekil seçildi, neyse. Vekil de olmaz ondan. Ben de diyorum ki Allah aşkına, millet adına bir şey yapılacak. Bunun altına imza ya, imza. İmza atamaz. İnanın çok ağır şeyler yazdım. Bunun gibi çok ağır şeyler yazdığım insanlar var. Milli Eğitim Müdürü, Milli Eğitim Bakanı'na bile yazılar yazdım. 4 tane okul yaptırdım. Dördüne birden açılış yapacağım. Bana açılış yaptırmamak için uğraştıklarını anlatsam, gülersiniz. En son yazı yazdım valiye, o da duruyor. Yazmaya meraklıyım. Tarihe not düşmek için yazıyorum. Onu da söyleyeyim. Söz uçar, yazı kalır. 'Ben' dedim, 'Okul açılışını genel başkanımla yapacağım, siz de kapıdan içeri bizi sokmayın' dedim. O minvalde bir yazı yazdım. Bir gün sonra cevap geldi, 'Tamam, yapabilirsiniz' diye. Gittik. Genel başkanım gelmiş. Ben açılış yapacağım. İlçe milli eğitim müdürü ve kaymakam katıldı. Ankara'dan da bir tane müşavir gelmiş. Bunu niye anlatıyorum? Partizanlık, bir millet için, bir devlet için, bana göre en büyük tehdittir. Lütfen buna, 'Dur' deyin kardeşim.
"İstanbul adam görsün kardeşim ya"
"İBB seçim, partizanlığın bari yerelde bir değişimi başlatmasının önemli bir sürecidir. Onun için tabii ki desteğinizi istiyorum ama en çok da şunu için istiyorum: Bu, yerel seçim değil mi? İBB'ye başkan seçilecek. Ekrem seçilecek ya da diğeri seçilecek. Ekrem'in seçilmesinin ülkenin bekasıyla ne alakası var? Hangisi, bana göre, benim kadar milletini, bayrağını düşünebilir? Hangisi benim kadar bu cennet vatanı sevebilir? Ya da hangisi Mustafa Kemal Atatürk'ü benim kadar sevebilir? Bu, kimseye üstünlük taslamak değil. Bu, dedim ya en başta, bana göre. Ona göre de öyle olabilir. Ne güzel işte. Vatanseverlikte yarışıyoruz. O zaman beka sorunu nedir ya? Beka sorunu şuysa (koltuğu gösteriyor) bilemem. Bırakın, doğduğu şehirden beslenen, bu kentte büyümenin verdiği cesaretle ve kültürle, bu şehri yönetmek için niyetini ortaya koyan, Tarbzonluluğu'yla da İstanbulluluğu'yla da memleketiyle de Türklüğü'yle de gurur duyan Ekrem İmamoğlu, bırakın 5 yıl yönetsin ya. Bu laf da bana göre. Herkes kendine göre iddialıdır ya, ben iddialıyım. Bu laf da bana göre, İstanbul adam görsün kardeşim ya.
"Bu, normal bir seçimdir"
"Bütün bunları, şunun için söylüyorum. Bu, normal bir seçimdir. Allah'ın izniyle 1 Nisan'da güzel bir haberi hepinizle paylaşacağıma inanıyorum. Çok emek verdik. Hiçbir gün kötü bir söz söylemedik. Asla da söylemeyeceğim. Kötü söz söylemeyi seven bir insan da değilim ama bazen, bir insana haddini bildirmek gerekiyorsa da geri durmam. Kim olduğuna bakmam. Bana karşı saygısızlığa karşı haddini bildirmekten bahsediyorum. Benim doğduğum şehrin insanlarının bir gün bile yüzlerini kızartmayacağım. Tek bir gün, onları mahcup etmeyeceğim. Benim hemşehrilerim, bir belediye başkanından öte, bir kardeşleri seçilmiş gibi gurur duyacakları bir insan olacağımın ve böyle bir vazifeyi yaparken sorumluluk duygularımın en üst seviyede olacağını, herkese duyurmak istiyorum. Bu iddiamın, kim ne yaparsa yapsın, arkasındayım. Beni hemşehrilerime şikayet etmişler, Trabzon Meydanı'nda yuhalatmaya çalışmışlar, şu olmuş, bu olmuş… Hiç umurumda değil. Benim için bir kıymeti yoktur. Kendimi biliyorum.
''Huzurlu ve keyifliyim''
"Huzurlu ve keyifliyim. 48 yaşındayım. Tecrübeden bahsediyorlar sağda solda. 4-5 gün önce de 'kenar ilçenin belediye başkanı' demişti. Ben de gittim Beylikdüzü'ndeki hemşehrilerime, 'Kenar ilçenin insanları, nasılsınız' dedim. Beylikdüzü'nü benden önce 10 yıl yönetmişlerdi, kenar ilçe haline getirmişlerdi. Ben orayı, batı İstanbul'un merkezi haline getirdim. Bir şey daha yapacağım, İstanbul'un 39 ilçesini de merkez ilçe haline getireceğim. Onların yönettiği, çok da oy aldığı, hiç önemli değil, Bağcılar, Ümraniye, Pendik, Esenler gibi, İstanbul'un en mağdur ve mazlumlarının yaşadığı ilçeler haline getirmeyeceğim bu şehri. Bu şehrin her yerini, pırıl pırıl ilçelerin olduğu bir İstanbul haline getireceğiz. Bu konuda büyük bir mücadele vereceğiz.
''Fatih'in fethettiği 2 şehrin evladı şimdi İstanbul'u yönetecek''
"Bir tesadüf müdür bilmiyorum, Fatih Sultan Mehmet 1453'te İstanbul'u, 1461'de de Trabzon'u fethetti. Fethettiği 2 şehrin evladı, şimdi İstanbul'u yönetecek. Kız kardeşim 3-4 saat önce bana mesaj attı. Sandık görevlisi olmuş. Sandık numarası da 1461. Diyor ki, 'Allah, mesaj yolluyor bize'. Neyse, hayırlısı.