İstanbuldaki Hemşeri Dernekleri
Özellikle Türkiye'nin her köşesinden insanların gelerek ayakta kalmak için yaşamak için büyük çabalar içerisinde oldukları mega kent İstanbul da sivil toplum örgütleri denilen dernekler çöplüğü de çığ gibi büyüyor.
Özellikle Türkiye’nin her köşesinden insanların gelerek ayakta kalmak için yaşamak için büyük çabalar içerisinde oldukları mega kent İstanbul da sivil toplum örgütleri denilen dernekler çöplüğü de çığ gibi büyüyor.
23.11.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5253 sayılı Dernekler Kanununun 2. maddesinde derneğin tanımı; “Dernek: Kazanç paylaşma dışında, kanunlarla yasaklanmamış belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek üzere, en az yedi gerçek veya tüzel kişinin, bilgi ve çalışmalarını sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kişi toplulukları” olarak yapılmıştır..
Yani herkes dernek kurabilir ve kuruyorlar da…
Örneğin ; İsmi duyulunca insanları tebessüm ettiren sivil toplum kuruluşları arasında, "Ganyan Sevenler, Bursa Posta Güvercini Sevenler, Ötücü Uçucu Kuş Sevenler, Deve ve Deve Güreşlerini Sevenler, Öz deveciler ve Deve Güreşini Sevenler, Kuşçular ve Kuş Severler, Tayland-Hint-Brezilya-Japon Horozunu Koruma ve Yaşatma, Saunayı Sevenler, Başı Ağrıyanlar, Köyünü Özleyenler, Kaynak Sularını Borudan Geçirme ve Bol Su İçirme, Tavşan Seven Şoförler" dernekleri dikkati çekiyor. Bunların yanı sıra özellikle İstanbul da hemşerilerin bir arada toplanarak sıla özlemini gidermek aynı yörenin insanlarının hasbağallık yapabilecekleri tanışma ve kaynaşma ile güzel ve geniş çevreler edinebilecekleri en önemlisi köyünden şehrinden uzak her nedense çıkarak İstanbul’a gelenlerin toplanma yerleridir dernekler.
Uluslararası ve ulusal bilimsel camialara bakıldığı zaman çok sayıda dernek ve benzeri kuruluşun var olduğu gözlenmektedir. Sivil toplum kuruluşu olarak adlandırılabilecek bu oluşumların seslerini duyurarak gündem oluşturmaları, mensup oldukları toplulukların tanıtımı ve mesleki sorunlarının çözümü açılarından çok büyük değer taşımaktadır. Bir dernek yönetim kurulunun kendi camiasını hangi platformda, hangi seviyede temsil ettiği, bilimsel ve sosyal çıkarlarını korumak için hangi somut projelere imza attığı, etkinliklerini sürdürecek kaynağı yaratma potansiyelleri ve gayretleri, genç öğretim elemanlarına örnek olma kapasiteleri ve onları cesaretlendirip geleceğe hazırlamaları devamlı sorgulanması gereken gerçekler olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dolayısıyla, dernekçiliği meslek haline getiren, yöneticilikleri sırasında tek bir somut projeyi ortaya getiremeyen yönetim kurulları yerine camiası için gurur kaynağı olan, proje üstüne proje üreten ve yorulmak bilmeyen ekiplerin varlığı beklenilen ve arzulanan bir tablo olmalıdır. Ancak ne yazık ki üretken dernek yöneticileri çoğunlukla “Proje nedir, nasıl hazırlanır ve uygulanır?” sorusuna yanıt veremeyen kişilerin açıksa yapılmasa da eleştiri bombardımanına tutulmakta, teşvik edici ve destekleyici yaklaşımlara ender olarak rastlanmaktadır. Böylelikle genel kabul gören davranış kalıbı, icra edilen hizmetlerin göz ardı edilmesi ve basit bir şükran ifadesinin dahi esirgenmesi olmaktadır. Maddi harcamaları çoğunlukla dernek yöneticilerinin kendi bütçelerinden çıkan hizmetler için bir teşekkür bile edilmemesi ve gerek dernekler de gerekse de dernek dışında ki hemşerilerin bu dernekleri sadece eğlence ve boş zaman olarak değerlendirilme yerleri olarak gördükleri sürece asıl amaçlarına ulaşamazlar. Bu konu sadece Karadeniz derneklerine mahsusu değildir. Ülkemizde diğer bölgelerin de dernekleri çoğunlukla yukarda tanımladığım gibidir.
Reklamı bol fakat sadece “tabela dernekçiliği” yapan herkangi bir plna projesi olmayan insanına herhangi bir değer katmayan sadece “O” dernek başkanına ve yöneticilerine sadece boş kokusu olmayan hava kattığını zannedenler bu derneklerin temsil ettiği topluluğa fayda gelmesi mümkün müdür?
Sorumluluklarını bilen, icraatlarını profesyonelce ve uygun ortam ve mekanda yapan, yıllık faaliyetlerini ayrıntılı rapor halinde üyelerine sunan, dernek muhasebeleri saydam dernek yönetimlerinin varlığı mutlak aranılan vasıflar olmalıdır.
Dernek yönetim kurullarının faaliyetlerinde üyelerini ne kadar cesaretlendirdiği ve özellikle gençleri dernek yönetimine ne kadar adapte ettikleri önemsedikleri önem taşımalıdır.
Dernek başkanı olarak seçilen kişiler dernek yönetiminin her dediğinin olduğu, başkanın egemenliği şeklinde hüküm sürdürüldüğü Tanrısallaştırılmış kişisi değildir ve olmamalıdır. Ama günümüzde hemşeri derneklerine bakıldığın da özellikle adlarının önüne Başkan sıfatı koyarak seslenmeleri bile bir egodur. Oysa dernek başkanı temsil ettiği yörenin sevilen sayılan cemiyetler de iyi diyalogları olan maddi ve manevi gücü olan en önemlisi de sözü dinlenilen saygın kişilerden olmalıdır.
Çünkü yukarıda belirttiğim kişilik ve kariyerde olan başkan ve yönetim kurulları temsil ettikleri o yörenin tüm insanları adına vardır. Dernek başkanı ve yönetim kurulu yaptığı güzel hizmetlerle anıldıkça namı şöhreti ve çevresi de o şekilde büyür ve özellikle siyasi arenada gerek hükümetlerle gerekse de belediyelerle ilişkilerinde saygın bir yer oluşturur. Aksi olursa ki bugün en çok görülen de o dur, gerek ülke siyaseti gerekse de mahalli belediyeler ve hatta muhtarlar bile bu gibi vasıfsız dernek başkanlarını sadece amaçları doğrultusunda kullanırlar.
Demokratik bir ortamda çok sesliliğin sağlandığı, ortak gaye için yoğun çalışıldığı bir dernek yönetiminde başarı da ortaktır. Ayrıca, huzursuz bir ortamda bilim olamayacağı bilinciyle, huzur olmadan bilimsel bir derneğin de faaliyetlerinde başarılı olamayacağı kuşkusuzdur. Bugün derneklere bakıldığında bilimden projeden uzak sadece tabela dernekçiliği dediğimiz halkına pek yararı olmayan sadece siyasetin arka bahçesi olarak temsil ettiği toplulukları da o yelpazede yönlendirmeye çalışan birlik ve beraberlikten uzak en önemlisi samimiyetten uzak amacı ne olduğu bilinmeyen genel olarak kan bağışları,piknik ,iftar yemekleri ile bir şeyler yaptıklarını sanan boş tabela dernekleri sadece toplum da çok önemli olan dernekçiliği daha da ilgisiz olmaya itmektedir ve güvensizlik yarattığı için de toplulukları bir araya toplayamadıklarını görüyoruz.
Dernek yöneticileri sosyal sorumluluk sahibi ve paylaşımcı olmalı, asla egoist yaklaşım içerisinde, “ben bilirim” tarzı ile hareket etmemelidirler.
Sonuç olarak, dernek yönetimi için aday olanların mesleki ve akademik başarıları, camia içerisinde gösterdikleri özverili çalışmaları, yönetim ve liderlik kapasiteleri, derneğin amaç ve çalışmalarını benimseme ve geliştirme arzu ve kapasiteleri gibi özelliklere sahip olmaları çok büyük önem taşımaktadır.
Şimdi burada soruyorum hangi dernek İstanbul da temsil ettiği o ilin o köyün insanına ne kadar nasıl yardımcı olmuştur. Veya İstanbul da tabelası bulunan o dernekler de katılımlar neden çok fazla olmaz. Bugün dernekler hakkın da sorular sorduğumuz da hiç de arzuladığımız şekilde yanıtlar alamayız!
Neden?
Çünkü o tabelaları olan dernekler halkını toplayarak samimi bir güç oluşturmak amacında değil sadece parayı verenin düdüğünün çalmasını diğerlerinin onu koyun gibi dinlemesini isterler de ondan.
Elbette ki istisna hemşeri dernekleri vardır.
ZEKİ GÖKÇE
Konuyla ilgili yorumlarınız bizlere ışık olacağından önemsiyorum.
Zekigokce6161@gmail.com