MAZBATA, EVİNE ULAŞTI İMAMOĞLU, SARAÇHANE'DE MESAİ ARKADAŞLARIYLA BULUŞTU

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, üçüncü kez göreve gelişinin simgesi mazbatayı yanına alarak, Saraçhane'de, mesai arkadaşlarıyla buluştu. İmamoğlu, 'Bir Cumhurbaşkanı, 17 bakan ve müesses medyanın yüzde 95'i ve her türlü devlet imkanıyla, hatta bizlerin vergisiyle yaşamını sürdüren kamuya ait yayın kuruluşlarıyla kampanya yürüten, seçimi kazanmak için her yolu mubah gören, para dağıtmak, seçmen kaydırmak gibi birçok anlamsız siyaset anlayışı, geçtiğimiz bu seçimle millet nezdinde kesinlikle geri dönü

Siyasi maksatlı yargı kararlarıyla, demokrasiye darbe vurulmak istendiğine dikkat çeken İmamoğlu, “Asla unutulmamalıdır ki, milli iradenin üstünlüğü, Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğimiz prensiplerden biridir. Seçim gecesi söylenenlerin tersine, Van'da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini, üzülerek gördük. Ne mutlu ki, Yüksek Seçim Kurulu görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son vererek, yanlıştan dönülmesini sağlamıştır” diye konuştu. 

Kazandıkları Gaziosmanpaşa ve Beykoz'da oyların tekrar sayılmasına, kaybettikleri Fatih ve Arnavutköy'de ise taleplerinin reddine karar verildiğini hatırlatan İmamoğlu, “Taleplerimizin hiç umursamadan hızla reddedilmesini, İstanbul halkının iradesini gasp etme girişimi olarak değerlendireceğimizden kimse kuşku duymasın. Bizim arzumuz ve isteğimiz, çifte standarttan kesinlikle vazgeçilmelidir. Anlıyoruz ki bazı kurullar, bazı yerlerde, ilçe ve şehrimizde, dönem dönem İl Seçim Kurulu’na bazı yerlerden, çevrelerden baskı geliyor” şeklinde konuştu. 

Tuzla’da da benzer bir durumun yaşandığını aktaran İmamoğlu, “Açık farkla kazandığımız Tuzla'da mazbatayı, benim genç yol arkadaşım ve başarılı olacağına çok inandığım Eren Ali Bingöl'e niçin vermiyorsunuz. Derdiniz ne? Zamana mı ihtiyacınız var? Yüzde 11 farkla kazanmış adayımız, mazbatayı ne zaman alacak, belli değil. Amacınız ne? Öğreniyoruz ki; Tuzla Belediye Başkanı'nın görevi bitmiş, seçimden sonra, hem de 2 Nisan günü, hemen 62 milyon liralık ihale yapıp, birilerine veriyor. Çok ayıp. Böyle bir kamu ahlakı olamaz. Hangi yetkiyle yapıyorsun? İBB müfettişlerini, görevimi devralır almaz, hemen görevlendirdim. İhaleyi veren de alan da rahat olmasın” uyarısında bulundu. 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da seslenen İmamoğlu, “İstanbul halkı, kendisinden önünde bekleyen onlarca dosyayı bir an önce imzalamasını ve belediyelerin önündeki engellemelerin aşılmasını bekliyor. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na açık çağrıda bulunuyorum. Projesini tamamladığımız, bütçesini bulduğumuz, ihaleye çıkmak üzere uzun zamandır sizden imza beklediğimiz Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP raylı sistem hattına, metrobüs aracı alımı talebimize, Kömürcüoda Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisine bir an önce onay verin. Bu, size puan kazandırır, puan kaybettirmez. Keza Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan Ümraniye-Ataşehir-Göztepe; Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli; Kaynarca-Pendik-Tuzla hatları ve 34 tramvay aracıyla ilgili onaylarımızı, yine metro aracı alım onaylarımızı, vakit kaybetmeden vermesini bekliyoruz. Bu da size puan kazandırır” ifadelerini kullandı. 

“Çok işimiz var” diyerek sözlerini sürdüren İmamoğlu, “Lütfen bizi yavaşlatmaya çalışmayın. Görüyorsunuz. Yaramıyor. Biz yavaşlamıyoruz, daha fazla hızlanıyoruz. Ters tepiyor. Biz, bu engellemeleri görünce, hizmet için daha da hırslanıyoruz. Biraz da kendinizi düşünün. Bu milletin gözünden iyice düşmek istemiyorsanız, bizimle iş birliği yapın. O imzaları atın. Biz de işimize gücümüze bakalım. Bu anlamda bu huyunuzdan vazgeçin. Buradan da açıkça ilan ediyorum. Ne zaman diler ve arzu ederseniz, İstanbul’un geleceğini, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, sizinle konuşmaya hazır bir Ekrem İmamoğlu var. Onu da ileteyim buradan. Sonra diyorlar, ‘Randevu istedin mi istemedin mi?’ İstiyorum. Bak, tekrar istiyorum. Yeni mazbatamı aldığım gün istiyorum, yineliyorum. Bakalım ne olacak? Sandalye kırık olmasın yeter” şeklinde konuştu. 

FATİH / İSTANBUL 

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, yeni dönem görevine önce dualarla, sonra mesai arkadaşlarıyla bir araya gelerek başladı. CHP kurmayları, eşi Dr. Dilek Kaya İmamoğlu, oğlu Selim İmamoğlu, annesi Hava İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu, kız kardeşi Neslihan Yakupçebioğlu ve yeğenleriyle Saraçhane’deki makam odasında bir araya gelen İmamoğlu, Mustafa Demir Hoca’nın okuduğu dualarla, ikinci döneminin ilk mesai gününe başlamış oldu. Daha sonra tarihi İBB binası önünde toplanan mesai arkadaşlarıyla ve kalabalık bir vatandaş topluluğuyla buluşan İmamoğlu, konuşmasına uzun bir teşekkür listesiyle başladı. İmamoğlu, “Ülkemizde gerçekten önemli bir seçimi geride bıraktık ve demokrasinin hala, başta İstanbul olmak üzere, memleketimizin her köşesinde dipdiri olduğunu bu seçimlerde yaşadık. İstanbul gibi eşsiz bir şehrin, paha biçilmez bir emanetin sorumluluğunu bir kez daha üstlenmek onurunu bana yaşatan herkese ama herkese yürekten teşekkür ediyorum” dedi.

“O ANLAYIŞ, 23 HAZİRAN 2019’DA ESASLI BİR DEMOKRASİ DERSİ ALDI”

Bu seçimlerde halkın çok önemli bir sınav verdiğine dikkat çeken İmamoğlu, tarihi konuşmasının devamında şunları söyledi:

“Bir yandan ekonomik krize, enflasyona ve hayat pahalılığına tepki gösterdi, bir yandan da ‘demokrasi, hukuk, adalet, barış, eşitlik ve özgürlük istiyoruz’ dedi. Bu önemli bir sesti. 31 Mart 2024 seçimlerinde vatandaşın verdiği mesajın, öncelikle iktidar tarafından iyi okunması gerekiyor. Seçmenin ortaya koyduğu tarihi bir mesaj ve tarihi bir irade olduğunu düşünüyorum. Bu seçim, Türkiye siyasi tarihinin en önemli kırılmalarından birisidir ve artık geriye dönüş olmaz. Demokrasi bir kez uyandı mı özgürlük bir kere hayat buldu mu, ondan kimse kaçamaz. Geri dönüş çabaları, nafile çabalar olur. Hatırlayın; 31 Mart 2019 gecesi Anadolu Ajansı'nın veri akışını kesmesiyle başlayan süreçte, ne yazık ki bir anlayışla mücadelemiz vardı. O anlayış, makamları ya da bir seçim bölgesini, İstanbul'u kendi mülkü gibi gören bir anlayış. Tabii bu anlayışın neler yaptığını birlikte gördük, yaşadık. Millet iradesini hiçe sayan o anlayış, 23 Haziran 2019’da aslında esaslı bir demokrasi dersi aldı. Ama maalesef buradan yeterince ders çıkartmadı.”

“MİLLETİN İRADESİNİ BEĞENMEYİP, KENDİ İSTEKLERİNİ DAYATANLARIN MİLLETİN VİCDANINDA YERİ OLMADIĞI TESCİLLENDİ”

“2019’da başlayan o süreç, bugüne kadar farklı boyutlarıyla birlikte aralıksız bir biçimde devam etti. 5 yıl boyunca bizleri engellemek, başarısız kılmak için ellerinden geleni yaptılar. Dönem dönem fazlasıyla gerçek dışı suçlamalarla ve iftiralarla bize halkın gözünde küçük düşürmeye çalıştılar, gayret ettiler. Siyasi maksatlı mesnetsiz davalarla, her gün ayrı bir teftiş ve soruşturmayla bizi yıldırmaya uğraştılar. Tabii 5 yıl boyunca onlar bizimle uğraşırken biz ise gerçek hayata, milletin bize yüklediği sorumluluğa, yani İstanbul'un sorunlarıyla mücadele ettik. Pazar günü yapılan seçimde, yalnızca bizim 5 yıllık performansımız oylanmadı. Aynı zamanda, hukuk ve demokrasi dışı yöntemlerle siyaseti dizayn etmeye çalışan, kendini milletin üzerinde gören bir anlayışın meşruiyeti de oylandı. Oylamanın sonucu ortadadır. Milletin iradesini beğenmeyip, kendi isteklerini dayatanların, halkın seçilmiş temsilcilerini yok sayıp engellemeye çalışanların, devletin, hukukun, yargının ve demokrasinin ayarlarıyla oynayanların milletin vicdanında yeri olmadığını, milletimizin asil tavrı sandıkta tescil etmiştir.”

“HER MEYDANDA HALKIMIZA SORDUM: KANAL MI, İSTANBUL MU?”

“Geçtiğimiz pazar günü İstanbullular, iktidarın bu şehre, bu şehrin iradesine yönelik politika ve uygulamalarını kesin olarak mahkum etmiştir. Bu seçim, aynı zamanda Kanal İstanbul için hayati bir referandumdu. Her meydanda halkımıza ben sordum; ‘Kanal mı, İstanbul mu?’ Her meydanda halkımız, toplu bir şekilde ‘İstanbul’ diye haykırdı. Bu nedenle beton kanal projesinin tarihin tozlu raflarında, hayata geçmeyen bir ibret projesi olarak kalmasını milletimizle birlikte sağlayacağız. İleride tarihçiler, şehirciler ve çevre bilimciler, İstanbul halkının kuvvetli iradesiyle, bir çevre felaketinin eşiğinden nasıl dönüldüğünü inceleyecek, inanın bu vakayı kitaplar yazacak.”

“BİR CUMHURBAŞKANI, 17 BAKAN VE MÜESSES MEDYANIN YÜZDE 95’İ…”

“Bir Cumhurbaşkanı, 17 bakan ve müesses medyanın yüzde 95’i ve her türlü devlet imkanıyla, hatta bizlerin vergisiyle yaşamını sürdüren kamuya ait yayın kuruluşlarıyla kampanya yürüten, seçimi kazanmak için her yolu mubah gören, para dağıtmak, seçmen kaydırmak gibi birçok anlamsız siyaset anlayışı, geçtiğimiz bu seçimle millet nezdinde kesinlikle geri dönülmez bir biçimde mahkum olmuştur. Kendisini desteklemeyen siyasi partileri ve siyasetçileri rakip değil de sanki düşmanmış gibi gören ve göstermek isteyen o anlayış, açıkça mağlup olmuştur. Milletimiz, derin vicdanını ve ferasetini göstermiştir. Halkın yaşamakta olmuş olduğu ekonomik zorlukları önemsemeyen, bu zorluklarla başa çıkması için vatandaşa verilen sosyal desteklerle, kendi çıkarları adına alay eden o kibirli anlayış, mahkum olmuştur. Metro ve diğer büyük yatırımlarımızın hayata geçmesi için gereken imzayı atmaktan kaçınan, sahip olduğu yetkiyi halkın zararına sonuna kadar istismar eden o yönetim anlayışı mahkum olmuştur.”

“İSTANBUL'U ULUSLARARASI ALANDA BÖLGESİNE LİDERLİK EDEN BİR DÜNYA ŞEHRİ YAPMA HEDEFİMİZE ARTIK ÇOK YAKINIZ”

“31 Mart'ta İstanbullular, bu şehirde ve bu ülkede hukuk, demokrasi ve sosyal adalet istediklerini açıkça ve haykırarak ortaya koymuştur. Bence bu yönüyle tarihe geçecektir. Halkçı, icraatçı ve demokrat bir siyasete çok güçlü bir destek vermişlerdir. Ve bu desteğin aynı zamanda Türkiye'nin dört bir yanında sandığa yansıması, ülkemizin olduğu kadar, dünyanın geleceği adına da çok değerli bir konuma erişmiştir. İstanbul, artık çok daha öngörülebilir ve güçlü bir şekilde güvenilir bir şehir olarak dünya ekonomisinin ve demokrasisinin çok önde, çok güçlü lider bir aktörü olmuştur ve olmaya devam edecektir. Yeni bir dönemde İstanbul'u, uluslararası alanda bölgesine liderlik eden bir dünya şehri yapma hedefimize artık çok yakınız. Sandıktan çıkan mesajı çok doğru anladığımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bizler, vatandaşın iradesi ve talebi doğrultusunda halkçı, icraatçı bir siyaseti, çok daha aktif bir biçimde ve güçlü bir şekilde insanlarımızın çıkarı doğrultusunda yapmaya devam edeceğiz.”

 

“SİYASİ MAKSATLI YARGI KARARLARIYLA, DEMOKRASİYE DARBE VURULMAK İSTENİYOR”

“İktidarın da vatandaşın hukuk, demokrasi ve sosyal adalet talebini dikkate alıp, gereğini yerine getirmesini elbette yürekten diliyorum. Milletimizin sandıkta ortaya koyduğu sağduyunun, hükümet için de yol gösterici olmasını ve artık vatandaşla inatlaşmaktan kesinlikle vazgeçmelerini diliyorum. Fakat hemen seçim sonrasında yaşanan bir kısım olaylar, maalesef bu durumu zayıflatıyor. Hukuk dışı uygulamalarla, milletin iradesini yok sayma gayretlerine tanık oluyoruz. Siyasi maksatlı yargı kararlarıyla, demokrasiye darbe vurulmak istendiğini görüyoruz. Bu, bizi derinden üzüyor. Asla unutulmamalıdır ki, milli iradenin üstünlüğü, Cumhuriyetimizin üzerinde yükseldiği temel değerlerden asla vazgeçmeyeceğimiz prensiplerden biridir. Seçim gecesi söylenenlerin tersine, Van'da gereksiz bir gerilimle hak gaspı çabalarına girildiğini, üzülerek gördük. Ne mutlu ki, Yüksek Seçim Kurulu görevini yaptı. Teşekkür ederiz. Hukuk ve demokrasi dışı gidişata son vererek, yanlıştan dönülmesini sağlamıştır.”

“İSTANBUL'DA DA BENZERİ ARAYIŞLAR DEVAM EDİYOR”

“Ancak ülkenin pek çok seçim çevresinde olduğu gibi, İstanbul'da da benzeri arayışlar devam ediyor. Bir yandan mazbata veriliyor, diğer yandan bir kısım çifte standart uygulamalarının yenileri sergileniyor. Bunların gözümüzden kaçtığını ya da bunları görmeyeceğimizi kimse düşünmesin. Aldığımız mazbatanın, diğer hukuksuz uygulamaları gölgeleyeceğini kimse düşünmesin. Bizim mazbatamızın daha önünde duran şey, milletimizin her bireyine uygulanan, hele hele seçim sonrasında uygulanan hukuka dair, adil olmaya dair süreçlerdir. Her birisini tek tek takip ettiğimi ve bu hususta adalet için, hukuk için, eşitlik için, özgürlük için gereken her tepkiyi göstereceğimi, herkes buradan bilsin ve duysun. Üzülerek görüyorum ki; kumpaslarla millet iradesini gasp etme gayretleri ortaya konuyor ve devam ediyor. İstanbul'da kazandığımız Gaziosmanpaşa ve Beykoz'da, oyların tekrar sayılması ve bu konuda usulsüzce ve yapılan, alınan kararlar bence asla amacına uygun olmayacak şekilde yürütülürken, bizim ucu ucuna kaybettiğimiz Fatih'te, Arnavutköy'de ‘yeniden sayın’ taleplerimizin hiç umursamadan hızla reddedilmesini, İstanbul halkının iradesini gasp etme girişimi olarak değerlendireceğimizden kimse kuşku duymasın. Bizim arzumuz ve isteğimiz, çifte standarttan kesinlikle vazgeçilmelidir.”

“TUZLA’DA DERDİNİZ NE? ZAMANA MI İHTİYACINIZ VAR?”

“Anlıyoruz ki bazı kurullar, bazı yerlerde, ilçe ve şehrimizde, dönem dönem İl Seçim Kurulu’na bazı yerlerden, çevrelerden baskı geliyor. Bunları görüyorum. Sormak isterim. Bakın, örneğin; açık farkla kazandığımız Tuzla'da mazbatayı, benim genç yol arkadaşım ve başarılı olacağına çok inandığım Eren Ali Bingöl'e niçin vermiyorsunuz. Derdiniz ne? Zamana mı ihtiyacınız var? Yüzde 11 farkla kazanmış adayımız, mazbatayı ne zaman alacak, belli değil. Amacınız ne? Öğreniyoruz ki; Tuzla Belediye Başkanı'nın görevi bitmiş, seçimden sonra, hem de 2 Nisan günü, hemen 62 milyon liralık ihale yapıp, birilerine veriyor. Çok ayıp. Çok ayıp. Böyle bir kamu ahlakı olamaz. Hangi yetkiyle yapıyorsun? İBB müfettişlerini, görevimi devralır almaz, hemen görevlendirdim. İhaleyi veren de alan da rahat olmasın. Birebir, ucu ucuna takip edeceğimi buradan söyleyeyim.”

“BU BELEDİYE BAŞKANININ YAPMAYA ÇALIŞTIĞI BAŞKA İŞLER DE VAR. ÇOK ACAYİP ŞEYLER DENİYOR PANİKLE”

“Bakın; bu belediye başkanının yapmaya çalıştığı başka işler de var. Çok acayip şeyler deniyor panikle. Ben tabii yıllar önce kişiliğini analiz etmiştim. Ama kimseye inandıramadım. Bilgiler geliyor. Bu sabık başkanla iş tutanlar varsa, bu sürecin uzaması onlara da zarar verecek. Bu anlamda ben, Tuzla yapısı içerisinde bulunan devletimizin memurlarına, orada görev yapan, alın teri döken namuslu insanlara sesleniyorum. Ama Tuzla Belediyesi ama bir başka belediye ya da bir başka kurum bu devletin kurumlarında çalışan her devlet memuru bizim başımızın tacıdır. Her bürokratik görev yapan insan, bizim başımızın tacıdır. Yeter ki görevini, ahlaklı ve namuslu yapsın. Başka hiçbir kriterimiz yoktur.”

“BEYKOZ VE GAZİOSMANPAŞA'DA, TÜM SANDIKLARI YENİDEN SAYDIRMA KONUSUNDAKİ TELAŞINIZ NE?”

“Keza Beykoz ve Gaziosmanpaşa'da, tüm sandıkları yeniden saydırma konusundaki telaşınız ne? Süreci uzattıkça uzatıyorsunuz. Bunu yapmayın. Haksızlık yapıyorsunuz. Ama haksızlığın dışında, başka kötülüklere fırsat veriyorsunuz. Yaptığınız, sadece sandıkları tekrar saydırma meselesi değil; bunun bedeli daha ağır yerlere gidiyor. Gözümün nuru gibi Beykoz'daki seçim sonucuna, gözümün nuru gibi Gaziosmanpaşa'daki seçim sonucuna, buradaki her zaman en önde adaleti tutan çok saygıdeğer parti yöneticilerimle birlikte milletvekillerimle, Genel Başkan Yardımcılarımızla, il başkanlarımızla, başkanımızla birlikte takip edeceğimizden kimse şüphe duymasın. Şunu ifade edeyim: Yaptığınız adaletsizlikler, işinize yaramıyor. Bu tür politikalar nedeniyle, sadece ve sadece siz ve partiniz güç kaybetmiyor, aynı zamanda ülkeye ve millete zarar veriyorsunuz. Soruyorum size. İçi boş gerekçelerle neler yaptınız neler.”

“MİLLETE HESAP VEREN EKREM İMAMOĞLU VAR”

“Yöneticilerim burada. Yaptığım toplantıların kayıtları var. Aylar öncesinden, 3,5-4 ay öncesinden, acil olması halinde bile izin alınması kaydıyla eleman alımını durduran bir belediye başkanıyım. Bunu, bir siyasi çıkar meselesi olarak kullanmadık. Her yönetici arkadaşım burada. ‘Bir günlük brifingle görevinizi teslim edecek şekilde hazırlığınızı yapın’ talimatını veren Ekrem İmamoğlu. Niçin? Bu gördüğünüz saray, bina, belediye binası… Ben emanetçiyim, millet sahibi. Millete hesap veren Ekrem İmamoğlu var. Başka bir detayı yok bu işin. Bu anlayışı, sonuna kadar mücadeleyle herkesin zihnine kazıyacağız. Bakın; içi boş gerekçelerle bana açtığınız davalar, dönün bakın, işinize yaradı mı? İş yapmamızı engellemek için her gün icat ettiğiniz o bahaneler, sizi veya partinizi büyüttü mü? Büyütmedi. Vazgeçin. Size bir faydası yok artık. Zamanı geri saramazsınız. Ülkenin meselelerine eğilin. Enflasyonla mücadele edin. Yoksullukla mücadele edin. Emeklilere ve onların dertlerine eğilin. Hukukun üstünlüğüne dönün.”

“DEVLETİ BÜYÜT Kİ, İNSANIN YAŞASIN”

“Buradan tüm kurumları, kayıtsız şartsız milli iradeye saygılı, demokrasiye ve hukuka bağlı olmaya davet ediyorum. Saygıdeğer tüm yargıçları, tüm bürokratları, kimden gelirse gelsin; yanlışa, hukuk dışı kararlara, sonuna kadar, milletimiz adına direnmeye davet ediyorum. Hukukçular ve bürokratlar, kapı kulu değildir, olamaz. Ben burada çalıştığım, birlikte olduğum bütün devletimizin yöneticilerine, devletimizin bürokrasisine, bu çatı altında onları gördüğümde önünü ilikleyerek, saygı duymayı bilen bir belediye başkanıyım. Bu böyle olmalıdır. Bu anlayış olmazsa, millet büyümez. Devleti büyüt ki, insanın yaşasın. Bu kadar net. Başka türlü olmaz.”

“BU ÜLKEYE YAKIŞIYOR MU?”

“Bu anlamda sesleniyorum: Sizler, bir partinin değil, gerçek, bu asil devletin, bu asil milletin yargıçları ve bürokratlarısınız. Son 5 yılda yaptığımız açılışlarda, temel atma törenlerimizde, hatta son 10 yıla dönüyorum ve üzülerek ifade ediyorum, bunların değişmesi için söylüyorum; devletin valisinin, kaymakamının, emniyet müdürünün veya her seviyeden bürokrasisinin katılmaya bile cesaret edemiyor olması, bu ülkeye yakışıyor mu? Biz istiyoruz ki her kurum ve kademedeki devlet görevlileri, bürokratlar, birbirleriyle görüşsünler, birbirleriyle çalışsınlar. Hem de milletin huzurunda. Sırt sırta verelim, ortak akılla ve bilimsel yollarla bu şehrin, bütün şehirlerimizin, bu ülkenin sorunlarını birlikte çözelim. Bırakın bu işi. Bu, doğru bir iş değil. İnsanımızı, insanımızdan uzaklaştırmayın. Hele hele devlet adına hizmet eden kamu bürokrasisini, siyasilerle uzaklaştırmayın.”

“HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ, SADECE KENDİSİ İÇİN BİLENLERDEN DEĞİLİZ”

“Hukuk ve demokrasi, sadece kendimiz için yaptığımız ya da talep ettiğimiz şeyler değil. Hukuk, herkese eşit olarak uygulanmazsa, hukuk olmaktan çıkar. Demokrasi, herkesi kapsamazsa, demokrasi olmaktan çıkar. Bu anlayıştan bir milim bile geri adım atmadık ve atmayacağız. Bilinsin ki; bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da bu ülkede nerede olursa olsun, kime karşı olursa olsun, adaletsizliğe karşı, Ekrem İmamoğlu söz veriyor, bir nefer gibi çalışacağız, nefer gibi olacağız. Bu kadar net. Hak ve özgürlükleri, sadece kendisi için bilenlerden değiliz. Bu ülkede yaşayan herkes için adalet talep etmeye devam edeceğiz. 16 milyon şahittir. Biz, 5 yıl boyunca, İstanbul'u bu eşitlikçi ve demokrat ruhla yönettik. Kendimizi şehrin sahibi asla değil, tam olarak şehrimizin muhafızı olarak gördük. Muhafızı olmaya da devam edeceğiz.”

“BU ŞEHRİ, 16 MİLYON İSTANBUL İLE BİRLİKTE YÖNETTİK VE KORUDUK”

“Bu şehri, 16 milyon İstanbul ile birlikte yönettik ve koruduk. Çünkü, 16 milyon muhafızı olduğunu biliyorduk. İstanbul'un tarihinin, doğasının, maddi ve manevi zenginliklerin rant uğruna talan edilmesine karşı, muhafızlık görevimizi yerine getirdik. İstanbul'un adaletsiz, özgürlükten yoksun, tek renkli, tek sesli bir şehir haline getirilmesi çabalarına karşı, muhafızlık görevini yerine getirdik. İstanbul'u karşı karşıya olduğu tüm risklere karşı güçlendirdik ve koruduk. Devam edeceğiz. Bu şehrin bütün sorunlarıyla ilgili, 5 yılda, bizden önceki 25 yıla bedel işler yaptık. Daha fazla yapacağız. Belki 2019’da kazandığımızda, bizim geçici ve tesadüfen bu makama geldiğimizi düşünenler olmuştur. Ama 31 Mart 2024 akşamı, tüm dünya gördü ki, bizim anlayışımız ve bu anlayış kalıcıdır, kalıcı olmaya devam edecek.”

“KAMPANYA BOYUNCA, İNANÇLA VE KARARLILIKLA ‘TAM YOL İLERİ’ DEDİK”

“Partimiz, sadece bu ülkenin kurucu partisi değil. Aynı zamanda, bugün itibariyle lider, sorumlulukları olan birinci partisidir. Bizim derdimiz bıraktığımız değil, önümüzdeki 25 yıldır. Biz, bu şehri, 2050 vizyonuyla yönettik ve yönetmeye devam edeceğiz. İşte o nedenle, seçim kampanyamız boyunca biz, hiçbir zaman yarım yamalak hazırlanmış projeler, sözde vaatler ya da gerçek dışı olmayacak işler söylemedik. Bizden bunları duymadınız. Kampanya boyunca, inançla ve kararlılıkla ‘tam yol ileri’ dedik. Partimizin belediye başkan adayları, bu minvalde çok büyük bir başarı gösterdi. Ben Ekrem İmamoğlu olarak, diğer belediye başkanlarımız, halkımızın gösterdiği bu yüksek teveccühe layık olmak için gece-gündüz çalışacağız. Hiçbir zaman geri durmayacağız. Buna söz veriyorum. Birbirimizi kollayacağız. Birbirimizi denetleyeceğiz. Sistemli bir şekilde doğruları büyütmek, milletimizin çıkarları için doğruları yukarıya taşımak, iyi işleri paylaşmak için yoğun çaba göstereceğiz.”

“ŞEHRİMİZİN TÜM SORUNLARINI TEK TEK ÇÖZECEĞİZ”

“Tabii ki şehrimizin tüm sorunlarını tek tek çözeceğiz. Büyük ve kalıcı yatırımlar yapmaya, kültür hayatını canlandırmaya devam edeceğiz. Şehrin altını metro ağlarıyla örmeye devam edeceğiz. İstanbul'un su sorununu, kalıcı olarak çözeceğiz. Ulaşım ve trafik meselelerini çözmek için, kalıcı projeleri tek tek hayata geçireceğiz. Hükümetin bu konudaki blokajını aşacağız. Şehrimizi, aynı zamanda bir tarım şehri olarak görüyoruz. Tarım ve şehir arasında beton duvarları reddediyoruz. Sürdürülebilir projeleri, bostanları, tarlaları, mandıralarıyla İstanbul, iklim kriziyle güçlü bir şekilde mücadele eden de bir şehir olacak. Ve en önemlisi; bizi bekleyen deprem tehlikesi karşısında, daha hızlanacağız. Gerçek ama radikal projelerle, depreme hazırlık konusunda sistematik bir çalışmaya, çevre belediyeleri ve merkezi hükümetle birlikte en üst düzeyde iş birliğine devam edeceğiz.”

“BAŞTA YOL ARKADAŞIM TAYFUN KAHRAMAN OLMAK ÜZERE…”

“İstanbul, aynı zamanda adaletin de şehri olacak. Sosyal adaletin, hukuki adaletin ve siyasal adaletin şehri. Başta yol arkadaşım Tayfun Kahraman olmak üzere, son yıllarda adaletsizliğe uğramış ve haksız yere cezaevinde tutulan tüm yurttaşlarımızla dayanışma içinde olacağız. Yolumuzun doğruluğuna, bu yönde güvenimiz tamdır. Biz, bu muhteşem şehrin adil, yeşil, yaratıcı bir şehir olabilmesi için çalışıyoruz. Bu şehri refaha ve zenginliğe kavuşturacak yol haritasını, geçtiğimiz yıl açıkladığımız Vizyon 2050 Strateji Belgesi’nde tanımlamıştık. Kırılgan grupları gözeten, yoksullukla mücadele eden, eşitlik ve kentteki herkesin erişilebilir olanakların sunulduğu, adil bir kent haline getireceğimizi söylemiştik ve bunu başaracağız. İstanbul'u, tüm İstanbulluların konforlu ve kaliteli ortamlarda, keyifle yaşayacakları nitelikli bir şehir sürecine kavuşturacağız. Herkes asgari şartlarda değil, en iyi koşullarda yaşamanın bir insan hakkı olduğunu bilecek ve bunu talep edecek.”

“TAM BİR KENTSEL DEVRİM GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ”

“İstanbul, kendisini oluşturan tüm renk ve seslerin kendini ifade edebildiği, ortak yaşam kültürüne sahip, özgür bir şehir olacak. Yerel demokrasisi güçlü, birlikte üreten, birbirine saygı duyan, birlikte kendini güçlü hisseden bireylerin şehri olacak. İstanbul, doğasıyla birlikte yaşayan, doğasını iyileştiren, her alanda doğayla barışık uygulamalar geliştiren bir şehir olacak. Çocukları ve gençleri, en önemli yatırım ve kamusal görev alanı olarak kabul edecek. Ve onlar için kentin her yerinde kendini geliştirme, birlikte üretme, ortak fikir geliştirme, imkan ve alanları sağlayacağız. Geçtiğimiz 5 yılda, İstanbul'u bütün bu hedeflere taşıyacak yolculuğun fiziki ve kültürel altyapısını oluşturduk. Şimdi ‘tam yol ileri’ şiarıyla çalışacak ve önümüzdeki dönemde çok daha fazlasını, hep birlikte başaracağız. İstanbul, bu anlamda tam bir kentsel devrim gerçekleştirecek.”

“2023 SEÇİMLERİNE GİDERKEN, VAHŞİ SEÇİM EKONOMİSİ, TÜRKİYE'NİN YILLARINI ÇALDI”

“31 Mart seçimlerinde, İstanbul ve Türkiye çapındaki başarımıza rağmen, şunu söylememiz lazım. Türkiye, zor bir dönemden geçiyor. Ekonomik kriz, kontrol edilemeyen enflasyon, yaygın ve derin yoksulluk kendine her geçen gün daha fazla hissettiriyor. Hükümet, 2023 Mayıs seçimleri öncesi, ne yazık ki ülkenin kaynaklarını seçimi kazanmak için harcamaktan geri durmadı. Bunun sayesinde, seçim, az bir farkla kazandılar ama ülkemize büyük bir kötülük yaptılar. 2023 seçimlerine giderken, vahşi seçim ekonomisi, Türkiye'nin belki de yıllarını çaldı. Pazar günü ise yurttaşlarımız, ‘Bu sorumsuzluğa artık son verin’ dedi. ‘Ülkeyi doğru dürüst yönetin’ dedi. Bu çöküşün sorumlusu olanlar, onun çözüm adresi olması konusunda da tabii ki ne kadar çaba gösterirler, onu zamanla göreceğiz. Bu anlamda İstanbul ve Türkiye'de, Cumhuriyet Halk Partisi'ni birinci parti haline getirerek, bize yerel iktidarı teslim etti. Omuzumuza da çok büyük bir sorumluluk yükledi.”

“DÜNDEN DAHA GÜÇLÜYÜZ”

“Önümüzdeki 5 yıl boyunca, ülke nüfusumuzun yüzde 70’e yakınının, CHP’li belediyeler tarafından yönetileceği bilinciyle, Türkiye ekonomisinin yüzde 85’inin bizim şehirlerimizde var olduğu bilinciyle, bugün Türkiye'de gerçekten önemli bir sorumluluğun üzerimizde olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Bu anlamda, bizim iktidarımız yerelden ulusala doğru giderken, hep beraber, çok güçlü ve doğru işleri yerel yönetimlerde yapmak zorundayız. Biz İstanbul olarak, bu işin lokomotifi olmak zorunda olduğumuzu, bu işin örnek uygulamalarını yapmak zorunda olduğumuzu da biliyoruz. Bu anlamda mutluyum. Çünkü ekonomiden demokrasiye, altyapıdan çevreye kadar geleceğimizi iyileştirecek, dönüşü olmayan bir yolun da içine girmiş olduk. Geçen 5 yılda şahit olduğunuz gibi, ne yaptıysak, aslında bütün engellemelere rağmen, bir yandan pandemiyle, bir yandan hükümetin yol açtığı krizlerle uğraşarak, birçok engellemelere ve hatta siyasi yasak davalarıyla uğraşarak yaptık. İşin doğrusu; bunların her birisi bize yoğun tecrübeler kattı. Bizi güçlü kıldı. Dünden daha güçlüyüz, onu söyleyeyim.”

ERDOĞAN’A ÇAĞRI: “ÖNÜNÜZDE BEKLEYEN İMZALARI ATIN. BU SİZE PUAN KAZANDIRIR”

“Buradan hükümete, yerel ve ulusal görevler konusunda iş bölümü, vatandaşımızı ilgilendiren tüm meselelerde iş birliği, dürüst ve adil rekabet öneriyorum. Birlikte çalışalım. Artık merkezi hükümetin engellemelerini ne ben ne halkımız kabul edemeyiz. İstanbul halkı, bence başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan, önünde bekleyen onlarca dosyayı bir an önce imzalamasını ve belediyelerin önündeki engellemelerin aşılmasını bekliyor. Buradan Sayın Cumhurbaşkanı’na açık çağrıda bulunuyorum. Projesini tamamladığımız, bütçesini bulduğumuz, ihaleye çıkmak üzere uzun zamandır sizden imza beklediğimiz Sefaköy-Beylikdüzü-TÜYAP raylı sistem hattına, metrobüs aracı alımı talebimize, Kömürcüoda Atık Yakma ve Enerji Üretim Tesisine -ki Avrupa'da en büyüğü- bir an önce onay verin. Bu, size puan kazandırır, puan kaybettirmez. Keza Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan Ümraniye-Ataşehir-Göztepe; Çekmeköy-Sancaktepe-Sultanbeyli; Kaynarca-Pendik-Tuzla hatları ve 34 tramvay aracıyla ilgili onaylarımızı, yine metro aracı alım onaylarımızı, vakit kaybetmeden vermesini bekliyoruz. Bu da size puan kazandırır.”

“LÜTFEN ARTIK BİZİ YAVAŞLATMAYIN”

“Onay verin ki, projeleri hızla ihale edelim ya da hızla yapılan projelere takviyeler gelsin, tamamlayalım. Milletimizin cebine, milletimize hizmet edecek firmaların kasasına para girecek, ülkemize dışarıdan, çok uzun vadeli kaynaklar gelecek. Yapınca bunlar ne oluyor? 16 milyonun hizmetine sunacağımız işler oluyor. Çok işimiz var. Lütfen artık bizi yavaşlatmayın. Bizi yavaşlatmaya çalışmayın. Görüyorsunuz. Yaramıyor. Biz yavaşlamıyoruz, daha fazla hızlanıyoruz. Ters tepiyor. Biz, bu engellemeleri görünce, hizmet için daha da hırslanıyoruz. Anladık; bazen sadece seçimleri düşünüyorsun. Ama ben söyleyeyim. Biraz da kendinizi düşünün. Bu milletin gözünden iyice düşmek istemiyorsanız, bizimle iş birliği yapın. O imzaları atın. Biz de işimize gücümüze bakalım.”

“BU HUYUNUZDAN VAZGEÇİN”

“Açık ve net söyleyeyim; milletimiz birbiriyle uyumlu çalışan siyasi partileri, birbiriyle millet lehine iş yapan siyasi partilerin bireylerini tarih boyunca onore etmiştir. Düşmanlık yapanları da tarih boyunca yargılamıştır. Bu anlamda bu huyunuzdan vazgeçin. Ben buradan, açık ve net söylüyorum. Buradan da açıkça ilan ediyorum. Ne zaman diler ve arzu ederseniz, İstanbul’un geleceğini, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Recep Tayyip Erdoğan, sizinle konuşmaya hazır bir Ekrem İmamoğlu var. Onu da ileteyim buradan. Sonra diyorlar, ‘Randevu istedin mi istemedin mi?’ İstiyorum. Bak, tekrar istiyorum. Yeni mazbatamı aldığım gün istiyorum, yineliyorum. Bakalım ne olacak? Sandalye kırık olmasın yeter.”

“İSTANBUL, DÜNYA İÇİN BİR İLHAM KAYNAĞIDIR”

“Son olarak; bir dünya şehrinin Belediye Başkanı sıfatıyla, tabii ki dünyaya da seslenmek istiyorum. 31 Mart 2024 seçimleri, otoriter rejimler altında özgürlüğe, toplumsal barışa, kutuplaşmaya maruz kalmış halklar için de bir ilham kaynağıdır. Bunu görüyoruz. Dünyada demokrasiler, uzun süredir bir gerileme içerisinde. Demokrasi gerilerken, otoriter yönetimler geliyorlar. İnsanlar, ‘Acaba demokrasi tarihinin sonuna mı geldik’ sorusunu soruyor. Ama 31 Mart 2024, Türkiye'deki demokratik erozyonun bittiği, demokrasinin tekrar şahlanmaya başladığı bir tarihtir. Bugün artık, ‘Demokrasinin kalbi dünyada nerede atıyor’ diye sorarlarsa, ben söyleyeyim, ‘İstanbul'da atıyor.’ Demokrasi şehri burası. Özellikle yakın coğrafyamız için söylüyorum. Bu demokrasinin anlamı çok büyük, özellikle İslam dünyası çerçevesinde. Müslüman kardeşlerimizin baskıcı rejimler altında yaşadığı noktalarda, İstanbul, ilham kaynağıdır. Otoriter rejimler altında mutsuz olan uluslar, bugün gözlerini İstanbul'a çevirmişlerdir. Aynen 1920’lerin başında ezilen milletlerin, gözlerini milli uyanışımıza çevirmeleri gibi, aynen 1923’te ulu önder Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin, bütün dünyaya, bütün mazlumlara ilham kaynağı olması gibi.”

“İSTANBUL, DEMOKRASİ YOLUNDA İZLENEN LİDER ŞEHİR OLMUŞTUR”

“Bugün İstanbul, dünya şehirlerinde yeniden demokrasi yolunda izlenen lider şehir olmuştur. Bir yandan batı demokrasilerinin ışığı olduk, ama daha önemlisi, muazzam tarihini demokrasiyle tekrar taçlandırmıştır. Özgürlüğe ve eşitliğe hasret kalan Müslüman toplumlara rehber olmuştur. İstanbul, hep tarih değiştirir. Fatih Sultan Mehmet, 1453’te İstanbul'u fethettiğinde, dünyayı bir çağdan diğerine sıçratmıştı. Hem de sadece bir şehri fethederek değil, aynı zamanda burada yaşayan insanların da gönlünü fethederek. 31 Mart 2024 seçimleri de dünyada demokrasinin tekrar güçlenecek mesajının en güçlü şekilde fırladığı, sıçradığı, taze bir dönemin meşalesini yakmıştır.”

İSTANBULLULARA ÇAĞRI: “HERKESE SELAM VERİN, GÜLÜMSEYİN. BİRBİRİMİZDEN AYRIMIZ GAYRIMIZ YOK”

“İstanbullu hemşehrilerim, lütfen İstanbul'un sokaklarında ve meydanlarında gezerken, kahvelerinde otururken, pazarlarınızda alışverişinizi yaparken bu tarihi anla, duygu ve şuurla bu muhteşem şehrimizi yaşayın. Ve herkese selam verin. Herkese gülümseyin. Birbirimizden ayrımız gayrımız yok deyin. O, bu, şu siyasi parti falan… ‘Ekrem'e oy verdim, vermedim’ diye ayıran, ‘Ekrem'i seviyorum’ diyen biri varsa, bilin ki o Ekrem'i sevmiyor. Beni seven insan, 16 milyonuna eşit bakar kardeşim. Beni seven insan, partilisiyle, partili olmaması arasında hiçbir fark gözetmeyen insandır. O bakımdan birbirinize selam verin. Kapısını çalmadığınız komşunuz varsa, vallahi bu akşam gidin, kapısını çalın, iftardan sonra bir tabak sütlaç verin. Annemden dolayı sütlaç severim, onun için söylüyorum. Sütlaç verin bir tabak. O kadar net. Birbirinizi sevin, sayın. İstanbul'un yeniden seçilmiş Belediye Başkanı olurken, sadece demokratik anlamda değil, bu duygularla seçildiğimin farkındayım. Kültür ve sanatta, sporda, kalkınmada, global bir iddia ortaya koyuyoruz. İnanıyorum ki İstanbul, tam yol ileri dediği bir yeni dönemde, hak ettiği yere ulaşacak.”

“GÜVENDİĞİM GÜÇLER VAR ELBETTE…”

“Bu büyük iradeyi ortaya koyarken, güvendiğim güçler var elbette. Çok kıymetli yönetici arkadaşlarıma, 90 bin kişilik İstanbul Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına güveniyorum. Onların sorumluluk duygularına, bilgilerine, tecrübelerine… Hepsi milletin evlatları. Onları ne anne babalar yetiştirdi? Ne öğretmenler yetiştirdi? Onların bilgi ve tecrübelerine güvendiğim için, geleceğe umutla bakıyorum. Ortak ilke ve değerleri paylaştığımız, tabii ki çok kıymetli ilçe belediye başkanlarına, hangi partiden seçilmiş olursa olsun belediye meclis üyelerimize çok güveniyorum. Onların yönetim becerilerini ve neler başarabileceklerini çok iyi bildiğim için, geleceğe umutla bakıyorum. 15 yıldır aktif bir üyesi olmaktan ve her zaman çok çalışarak, layık olmakta önemli bir emek ortaya koyduğumu düşündüğüm ve her an gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisi'nin bütün üyelerine güveniyorum. Örgütüne, tüm yönetici ve üyelerine güveniyorum.”

“16 MİLYON HEMŞEHRİME, 86 MİLYON VATANDAŞIMIZA ÇOK GÜVENİYORUM”

“Elbette ki çok saygıdeğer Genel Başkanıma, Sayın Özgür Özel'e ve Genel Merkez yönetimine, milletvekillerimize güveniyorum. Yurdun dört bir yanında mücadele veren yol arkadaşlarımıza güveniyorum. Cumhuriyete sahip çıkma kararlılıklarını, halkçı ve devrimci ruhlarını, mücadeleci, siyasi karakterlerini çok iyi bildiğim için, geleceğe yüksek umutla bakıyorum. Geleceğe umutla bakıyorum çünkü; ben 16 milyon hemşehrime, 86 milyon vatandaşımıza çok güveniyorum. Memleket meselesini parti çıkarlarının önüne koymayı bilen, milyonlarca vatansever demokrata güveniyorum. Adalet duygusu yüksek insanlarıma güveniyorum. Bana bu güveni yaşatanlara, sizlere mahcup olmaktan başka hiçbir şeyden korkum yok. Onun için çok dua ediyorum: Allah'ım beni bu güzel insanlara mahcup etme.”

“SİZLERE LAYIK OLMAKTAN, HEP BİRLİKTE VE DAHA FAZLASINI BAŞARMAKTAN BAŞKA BİR HIRSIM YOK”

“Sizlere layık olmaktan, hep birlikte ve daha fazlasını başarmaktan başka bir hırsım yok. Ve bir kurumsallık inşa etmekten ve bir ilke yürüyüşü inşa etmekten başka bir yolculuğumuz yok. Fani olduğumuzu, geçici olduğumuzu, koltuğun millete ait olduğunu çok iyi bilen bir insanım. Bu anlamda şunu ifade edeyim. Benim üçüncü belediye başkanlığım başlıyor ya; benim tevazum daha fazla artacak. Büyüklerimin tavsiyesini daha fazla uygulayacağım. Başım biraz daha öne eğik konuşacak insanlarımla. Onun için, birlikte tam yol ileri diyen 16 milyon İstanbulluya mahcup olmamak için, bu şiarla çok çalışacağız. Yine başaracağız. Allah utandırmasın. Yolumuz açık olsun. Sağ olun var.”