Prof.Dr. Necmi Kurt Erkan Ocaklı'nın Son Anılarını Anlattı
Karadeniz'in Duayen sanatçısı Merhum Erkan Ocaklı'nın ölüm yıl dönümünde Prof.Dr. Necmi Kurt Hocamızın kaleme aldığı Son Hatıraları...
MERHUM ERKAN OCAKLI
Bazı arkadaşlar ısrarla onu tedavi eden hekim olarak Erkan Ocaklı’nın sağlık sorunlarının yaşandığı hastaneden ve tedavi sürecinden bahsetmem istendi. Bu nedenle Erkan Ocaklı’nın ölüm yıl dönümü olan 16 Kasım 2022 de bu satırları sizlere yazmak istedim;
Erkan Ocaklı’nın sadece hekimi değil aynı zamanda bir arkadaşıydım.. Evet Erkan Ocaklı 16 Kasım 2008 yılında aramızdan ayrılmıştı. Tam 14 senelik bir zaman dilimini tamamladı. 15. seneye döndü. Gerçekten farklı bir kişiliği vardı ve farklı bir sanatçıydı. Bana göre Karadeniz müziğini tek seslilikten çıkarıp çok sesliliğe taşıyan öncülerden biriydi..
Önceden tanıdığım sanatçı Erkan Ocaklı ile hastalandıktan sonra tedavi esnasında tanıdığım hasta Erkan Ocaklı oldukça farklıydı.. Sanatçı Erkan Ocaklı farklı bir kişi olarak belleğimde yer etmişti. Hastalığı döneminde tam 15 ay birlikte olmuştuk; ameliyatı; Kemo-radyoterapisi, takip ve tetkiklerinin çoğunluğu Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4. kat 3. Cerrahi Kliniğinde yapılmıştı.. Bu süreç içerisinde onunla geçirdiğimiz çok zamanımız olmuştu ve birlikte çok şeyleri paylaşmıştık; benim çalışma ve dinlenme odamda çok özel sırlarını bana anlatmıştı. Ülkemiz ve yöresel müziğimizle ilgili değerlendirmelerde bulunmuştu.. Yenilikçi değişimi seven bir kişiydi. Örf ve adetlerine bağlıydı, yeni bir müzik anlayışına sahipti bu anlamda yaptığı çalışmalarda yöresel otantik kemençecileri asla hor görmezdi, tam aksine onları çok severdi.. Eskilerden rahmetli Hasan Özeri, Bahattin Çamurali, Ferhat Özyakupoğlu, piçoğlu Osman; yenilerden Katip Şadi, Yusuf Cemal Keskin, Tahsin Terzi ve ismini hatırlayamadığım daha pekçok kemençeciyi sayardı ve onları duayen olarak kabul ederdi..
Ayrıca ülkemiz ve yöremiz müziğine farklı bakış açısı kazandıran Kazım Koyuncu, Volkan Konak, İsmail Türüt, Cengiz Kurtoğlu, Hülya Polat gibi ismini hatırlayabildiğim sanatçılara da çok saygılıydı ve onları dinlemeyi de çok severdi.. Karadenizin müziğini sırtlayan ve özünü bozmadan değişime uğratan herkese gıpta ile bakardı ve onları çok severdi. Geriden gelen yeni yetişen yöresel sanatçıları asla hor görmezdi ve “hocam onlarda yetişecek, günün birinde onlar da bu ülkeye çok katkı sağlayacak.” diye söylerdi.
Tedavi sürecinde Kartal Eğitim Araştırma Hastanesi 3. Cerrahi Kliniği sağlık çalışanlarını çok iyi tanımıştı.. Adeta hekimi ile hemşiresi ile personeliyle bir aile gibi olmuştu. Tüm hekimleri ve hemşireleri tanınmış olmasına rağmen hekim, hemşire ve personelin hasta tedavisi yaptığı sabah viziti dediğimiz süreçte asla içeri girip onları rahatsız etmek istemezdi. Hatta koridordan geçip benim odama dahi gelmezdi; hastaların vizitlerinin tetkik ve tedavilerinin bitmesini beklerdi.. Bu süreçte kardeşi Mehmet beyi, karısı Nebahat hanım, oğlu Acarkan, kızı Büşra ve ablalarını gördük. Hepsi son derece nazik, ilkeli insanlardı. Bütün çalışanlara karşı aynı sevgi ve saygıyı gösteriyorlardı.. Bir Karadenizli olarak da bu anlayışlarından dolayı son derece gurur duyuyordum.
Erkan ocaklı benim yanıma hasta olarak geldiği zaman başka bir hastanede ona safra kesesinde iltihap, taş buna bağlı sarılık olduğu söylenmişti.. Yaptığımız muayene ve tetkik sonucu hastada pankreas kanseri olduğunu tespit ettik önceki tetkiklerinde de görüldüğü için atlanmış bir vaka olarak değerlendirdik..
Hastayı hastaneye yatırdığımızda kan şekeri 300- 500mg civarında seyrediyordu ayrıca hastanın zehirli guatırı mevcuttu.. Sarılığı artmış ve karaciğer yetmezliğe doğru gidiyordu.. Yapılan konsultasyonlarda Endokrinoloji, Gastroentroloji ve Anestezi ameliyatı oldukça riskli görüyorlardı ve ameliyata müsaade etmiyorlardı.. Rahmetli Erkan beye hastalığın riskleri anlatıldı ve ameliyat seçeneğini kullanıp kullanılmayacağı kendisine sorulduğunda hiç tereddüt etmeden ameliyat olmayı kabul etti. Ameliyatı normal Pankreas kanseri ameliyatından oldukça uzun sürmüştü. Ameliyat süresi yaklaşık 10 saat civarındaydı.. Bu ameliyatta pankreasın tümü alınırken tümörün tutmuş olduğu ana damarda alınmış ve araya parça yani greft konulmuştu..
Hastalığı döneminde hastaneye gelerek onu ziyaret etmek isteyen binlerce Karadenizli oldu.. Bundan dolayı çok duygulanmıştı bir gün yatmış olduğu odanın tam karşısında olan benim odama gelerek birlikte çay içmek istemişti. Genellikle kapıyı çalar ve içerde hasta olup olmadığını kontrol ettikten sonra bana “hocam müsait misiniz?” diye sorardı.. oturduk dertleştik.. sağdan soldan konuştuk.. O gün onu çok duygulu görmüştüm.. gözleri de nemliydi.. “Hayırdır Erkan bey bir şeye mi üzüldünüz?” diye kendisine sordum.
“Hayır hocam tam aksine çok mutluyum bu halka karşı kendimi çok mahcup hissediyorum.. Bu kadar sevildiğimi bilmiyordum; o kadar insan geldi ki hiçbirini tanımıyorum..” dedi ve gözlerinden yaşlar boşaldı. Bunlar üzüntü ve acının gözyaşları değil sevinç ve mutluluğun gözyaşlarıydı.. Yüzünü iki ellerinin arasına almıştı.. 1-2 dakika hiç konuşmadan öyle kalmıştı..
“Hocam ben ölürsem cenazem çok kalabalık olur; bu cemaat öyle küçük camiye sığmaz, onları rezil ederiz. Benim cenazem en iyisi Marmara ilahiyat camiisinden kaldırılsın.”
“Hayırdır Erkan bey şimdi bu nerden çıktı?”
Şimdi durumunda gayet iyi ve tedavin de iyi gidiyor.
“Yok geceden beri düşünüyorum öyle laf olsun diye ağzımdan çıktı işte hocam bu vatandaş her şeye layık.”
Bazen benim odama karısı Nebahat hanımla birlikte gelirdi.. Ama çok özel konularda karısı dahil olmak üzere hiç kimse yanında olmazdı birlikte oturur konuşurduk.. Vefatından birkaç gün önceydi, yine öyle özel bir konuşma için odama tek başına gelmiş ve kapıyı sürgülemişti.. Annesi Nazire hanım ve babası Asım beyden bana bahsetti.. Babası Asım Bey’in ormancı olarak çalıştığı dönemlerindeki anıları ve yaşantılarından kesitler anlattı.. Saza nasıl başladığını ve İstanbul’a gelişini İstanbul’da öğrenci olarak Trabzon öğrenci yurdundaki yaşantısından söz etti.. Taksim Meydanı’nda sahneye çıkarken gençlerin nasıl kendisini omuzlara aldığından bahsetti.. Sohbetin sonuna doğru öldüğü zaman annesinin babasının mezarı üstüne defnedilmek istediğini ilave olarakta cenazesinin avlusu çok geniş olan Üsküdar Altunizadedeki İlahiyat camisinden kaldırılmasını istediğini tekraren dile getirdi..
Bu sohbetin sonuna doğru rahmetli Erkan Ocaklı’nın gözlerinden yaşlar boşaldığını gördüm ve çok duygulandım kendisine hissettirmeden tuvalete gittim orada ben de çok dolmuş olmalıyım ki ben de ağladım.. Bu bahsettiğim olay ameliyatından yaklaşık 15-16 ay sonra kemoterapi tedavisi için serviste yatarken olmuştu.
Evet bu istekleri nitekim de öyle oldu; bugün annesinin de babasının mezarının üstüne konmuş olarak istirahat etmektedir. Cenazesi de arzu ettiği şekilde Üsküdar Altunizadedeki İlahiyat camisinden mahşeri bir kalabalıkla yolcu edildi.. Cenazesi gerçekten çok kalabalıktı adım atacak yer yoktu desek yerindeydi muhtemelen 50-60 bin civarında cemaat vardı..Trafik o bölümde tamamen durdurulmuştu..
Erkan Ocaklı için çok kişi seferber olmuştu. Onun yaşaması için çok çaba sarf edilmişti. Rahmetli İbrahim Cevahir maddi manevi katkı sağlamıştı yine o zamanki sayın Bayındırlık bakanımız Faruk Özak bey keza öyle elinden gelen gayreti sarf etmişti, yine o zamanki Türk Kızılayı Genel başkanı Tekin Küçükali bey, Karadeniz TV’nin sahibisi Zihni Cinan bey, Kuzey Yıldızı Derneği başkanı Ali Uzunay ve yönetim kurulu üyeleri ayrıca Karadenizli sanatçılar başta İsmail Türüt, Volkan Konak, Adnan Yılmaz, Necati Selvitop, Yılmaz Kasapoğlu, Abidin Yerebakan, Cimilli İbo gibi daha pekçok sayamadığım sanatçı arkadaşlarım destek olmuşlardı.
Rahmetli Erkan Ocaklı’nın hastaneye son yattığı zaman kullanılan kemoterapinin yan etkisi olarak barsaklardaki Echerichia Coli (Eşerişia koli) mikrobu kana karışmış yani halk arasında mikrobun kana karışması olarak adlandırılan Sepsis tablosu gelişmiş ve buna bağlı başta mide barsaklar olmak üzere vücudunda yaygın kanamalar başlamıştı.. Kanamalara karşı kan veriliyor ve sepsisle mücadele ediliyordu ancak maalesef geriye dönüş olmadı ve multiorgan yetmezliği ile hasta kaybedildi.. 15 Kasım Cumartesi saat 23:45, Yıl 2008.. Efendim bir 15 dakika daha bekleyelim de ölüm tarihi 16 Kasım 2008 olsun diyenlerde oldu..
Yıllar çok çabuk geçiyor…
Sanki dün gibi…
Rahmetli Erkan Ocaklı’yı sevgi ve saygıyla yâd ediyor; Allah’tan rahmet diliyorum..