TRABZON HEMŞEHRİ DERNEKLERİ SİVİL TOPLUM ÖRĞÜTÜ OLABİLİR Mİ?
Sivil toplum kuruluşları, resmi kurumlar dışında yapılanarak politika, hukuk, çevre bilinci gibi sosyal ve kültürel amaçlar doğrultusunda, bağımsız olarak lobi çalışmaları yaparlar.
Bu kuruluşlar esasta çıkar amacı gütmeyen, gelirleri bağışlar ve üye aidatlarından oluşan, üyeleri gönüllülük ilkesi doğrultusunda bir araya gelmiş olan, çalışmalarıyla ülke yönetimine katkı sağlayan kuruluşlardır.
Oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet yürüten bu örgütlerin amaçları, devletin dışında topluma yararlı hizmetler yapmak yanında, iktidarların, ülke menfaatlerine uygun bulmadıkları politikalarını değiştirmeleri için iktidarlar üzerinde toplumsal baskı oluşturmaktır.
Hemşehri dernekleri ise büyük kentlere göçle başlayan geçişler sırasında, aynı yörenin insanlarının, kendi aralarındaki tanışma, dayanışma ve yardımlaşma maksadıyla kurdukları yapılardır.
Bu yapılar, kentlerle bütünleşme sürecindeki göçmenlerin; bir yandan kentin bir parçası olmaya çalışırken, diğer yandan da kendi değerlerini canlı tutma ve yaşatma ikilemi arasında tampon bölge görevi yaparlar.
Günümüzde iyi organize olmuş bazı hemşehri derneklerinin, bu iki görevi yapmanın yanında, ülke yönetiminde söz sahibi olan diğer sivil toplum kuruluşları gibi etkili birer sivil toplum örgütüne dönüşmüş olduklarını görmekteyiz.
Hemşehri dernekleri, siyasal bir yapı olmadıkları halde, üyelerinin ulaştığı kitlelerden dolayı siyasi partilerin her zaman ilgisini çekmiş, hatta çoğu siyasi parti temsilcileri, dernek yönetim kurullarında görev almıştır.
Kendisine sivil toplum örgütü hüviyeti kazandıran ve bu dönüşümü gerçekleştiren hemşehri dernekleri, birçok siyasi yapıyı etkileyen “siyasal aktör” unvanı da kazanmıştır.
Hatta siyasilerin kendilerine olan ilgilerini iyi değerlendiren hemşehri derneklerinden bazıları, ülke yönetimi üzerinde etkili olan kimi sivil toplum kuruluşları gibi, “baskı grubu” diye adlandırdığımız yapılara kavuşmuşlardır.
Bu dönüşüm kültürünü oluşturamamış hemşehri dernekleri ise hemşehrilerini yılda bir kere tertiplediği iftar programlarıyla, ölüm, düğün ve nişanlarla bir arada tutmaya çalışan, diğer zamanlarda üyelerinin aralarında oyun oynadığı mahalle kahvehanesi hüviyetinin dışına çıkamamıştır.
Bu yapıdaki hemşehri derneklerinin yasal gelirleri olan üye aidatları hiçbir zaman düzenli bir şekilde toplanamadığı için genellikle masrafları karşılayan zengin iş adamları yönetim kademelerine getirilir.
Böylece, oluşan yönetimler, ekonomik katkısı olmayan üyeler tarafından asla eleştirilemez ve kolayca değiştirilemezler.
Yönetimleri bu şekilde oluşan dernekler, genel kurullarını, ilk toplantılarında üye çoğunluğunu sağlayamadıkları için yapamazlar. Kongrelerini ancak çoğunluğun aranmadığı ikinci toplantılarda yapabilirler.
Bir de kendisini bir siyasi partinin mahalle teşkilatı gibi gören, “emrinizdeyiz, siz ne emrederseniz biz yaparız” anlayışındaki yöneticilerin yönettiği dernekler vardır. Böyle yönetilen dernekler, siyasiler tarafından arka bahçe olarak kabul edilir ve asla baskı unsuru olarak değerlendirilmezler.
Hemşehri dernekleri yöneticileri, üyelerinin farklı görüşlerde olabileceği gerçeğini göz ardı etmeden bütün siyasi partilere eşit mesafede durmalıdır.
Her şartta tarafsız davrandığı konusunda, üyelerinin güvenini kazanmış dernek yöneticileri, mensubu bulunduğu hemşerilerinin çıkarlarını korumayı başarabildikleri oranda siyasiler tarafından gerçek “baskı grubu” olarak kabul görürler.
Şimdi, içinde yer aldığımız İstanbul’da ki Trabzonlular Derneklerini, yukarıda açıkladığımız sivil toplum kuruluşu hüviyeti kazanma açısından, bulundukları konumu iki somut örnekle açıklayalım.
Toplam on bir mahallesi bulunan ve bu mahallelerinin beşinin muhtarlık seçimlerini Trabzonlu Muhtarların kazandığı Bahçelievler ilçesinde, on dört hemşehri derneğine sahip Trabzonluların siyasal irade üzerindeki baskı gücünü değerlendirelim.
Bahçelievler’de faaliyet yürüten on dört Trabzonlu hemşeri derneği, yerel yönetim seçimlerinde kendi hemşerilerini değil, hemşehrileri olmayan iktidar partisinin adayını koşulsuz olarak desteklemiştir. Bu koşulsuz desteğe rağmen, yerel yönetimlerde yönetici konumunda bir tek Trabzonlu dahi görevlendirilmemiştir.
Mahalli yönetimlerde neden Trabzonlu bir üst düzey yönetici görevlendirilmediği Trabzonlu Derneklerce iktidar temsilcilerine sorulamamıştır.
Bahçelievler ilçesinde görev yapan Trabzonlu yedi okul müdüründen beşi hiçbir haklı gerekçe gösterilmeden iktidar tarafından görevden alınmıştır.
Okul müdürlerinin görevden neden alındıkları Trabzonlu Dernekler tarafından siyasal iktidar temsilcilerine sorulamamıştır.
Üzülerek ifade etmeliyiz ki bu iki olayı sorgulayamayan dernek yöneticileri, siyasal iktidar tarafından siyasal aktör olarak algılanmadıkları için “dikkate alınmamış ve aşağılanmıştır.”
Düşüncemize göre bu olaylar karşısında, on dört Trabzonlu hemşehri derneğinin dikkate alınmamış olmasının gerçek nedeni, “baskı grubu” kabul edilecek düzeyde bir sivil toplum kuruluşu vasfı kazanamamış olmasındandır.