TRABZON'UN İNCİSİ: SÜRMENE
Karadeniz Bölgesi üzerinde çalışmaları ile tanıdığımız bölgemizin yetiştirdiği değerlerrden biri olan Prof.Dr. Zerrin Şentürk Bu seferki çalışmasında Trabzon'un şirin ilçesi Sürmene'yi sizler için gezdi gördü yazdı ve fotoğrafladı...
Binlerce yıllık tarihi geçmişiyle, kültürüyle, doğasının ihtişamı ve medeniyetleri kucaklayan coğrafyası ile Karadeniz’in incisidir Trabzon. Bağrına bastığı ilçelerinden biridir Sürmene; Trabzon’un incisidir. Sadece güzel sıfatının yetersiz kaldığı bir diyardır; şirindir, asildir; Trabzon’un gözbebeğidir. Dizi filmlere sahne olmuş köyleri, konakları; şarkılara ilham veren yaylaları; tarihi ve kültürü ile Trabzon’un gökkuşağıdır.
Arrianus, Periplo isimli eserinde “Hyssos” adıyla bahsetmiş, Procopius ise seyahatnamesinde “Sürmene” ismini kullanmıştır. Eski adıyla “Humurgan” dır; Sürmene ilçesi. Doğal su kaynakları ve tabiatının eşsiz güzelliğinden dolayı, bugün kullanılan adına kavuşmuştur bu şirin ilçe.
“Türk-Japon Dostluğu” nun simgesi olan ve 1890 yılında Japonya’nın Kushimoto Kasabası kıyılarında gerçekleşen “Ertuğrul Fırkateyni Kazası” nda hayatını kaybeden mürettebatın içinden, 71 şehitle Trabzon ilimiz ilk sırada yer almaktadır. Bunların arasında, Sürmene ilçemizden 13 denizci bulunmaktadır.
İlk olarak Trabzon’a gittiğimde, merkeze yakın yerlerde fotoğraf çekimlerimi tamamladıktan sonra, ilk uğrak yerim oldu; babamın doğduğu, amcasının Belediye Başkanlığı yaptığı; Ata toprağım Sürmene. Cana yakın, dürüst, mert, girişimci, çalışkan insanlarını tanıtmak, ziyaret etmek, yaylalarını, köylerini fotoğraf karelerinde sonsuzlaştırmak ve bu bağlamda hayalimdeki projemi gerçekleştirmek için Sürmene’ye gittim ve hayalimin ilkini, 2018 yılında “Karadeniz’in İncisi Trabzon” isimli Kişisel Fotoğraf Sergim ile sanatseverlerle buluşturdum.
Karadeniz kıyısında Araklı İlçesi’nden Of İlçesi’ne seyir halinde iken, kalp atışlarını duyarsınız Sürmene’nin. Uğramadan geçemezsiniz, uğrayınca da ayrılamazsınız bu tılsımlı güzellikten.
Sürmene’nin güzellikleri güzelin de ötesindedir. Genellikle 1600 rakımda yetişebilen Sarıçamların denizle kucaklaştığı, dünyadaki ender doğa harikalarından biridir Sürmene’nin Çamburnu Tabiat Parkı. Çam kokusunu içinize çekmek, Karadeniz’in çılgın ve serin sularında serinlemek, manzara ve özellikle gün batımını izlemek için romantik ve büyüleyicidir; mavi ve yeşilin iç içe geçmiş birlikteliğine ev sahipliği yapar Çamburnu.
Polut Dağı coğrafi olarak daha yüksek olmasına rağmen, Sürmenelilerin heybetli bir yapıt gibi gördükleri en yüksek dağdır Madur Dağı. Tamamen kayalardan oluşmuştur; yeryüzünün gökyüzüyle kesiştiği ufuk çizgisini delip uzaya fırlarcasına konumlanmıştır bölgeye hakim zirvesiyle. Rus işgali sırasında ilçeyi kurtarmak için mücadelenin geçtiği stratejik öneme sahip olması ile de efsaneleşmiştir bu heybetli doğa harikası; tarihin derin izlerini taşırcasına; Rusların Karadeniz’e ilerleyişini durdurmak için savaşan şehitleri ve Türk Bayrağını kucağında taşıyan Harmantepe Şehitliği’ne sahip çıkarcasına.
Madur Dağı’nın etrafındaki dağlık bölgede, halkın çoğunluğunun göç ettiği yaylalar bulunur. Sürmene yaylalarından bazıları bazıları Lişit, Harman, Gabanbaşı, Ağaçbaşı, Soğuksu ve Kalecik Yaylaları’dır.
Yaz aylarında serinlemek, gökyüzüne yakın olmak; rotayı yaylalara çevirmektir Sürmeneliler için; Trabzon’un her yerinde olduğu gibi. Kamyonlara eşyaları yükleyip yaylaya göç edenlerin yanı sıra, yaya olarak yaylalara gitmenin zevki de başkadır bu göç sırasında. Yayla şenlikleri festival havasındadır. Yöresel kıyafetler giyilir ve aileden bir fert gibi görülen inekler de süslenir; kırmızı başlıklı kız edasında. Bu göçler yaşamın vazgeçilmez bir parçasıdır. Oynanan horonlar bütünleşir kemençenin melodisiyle. Renkli bir harmoni içinde ritmi göklere yükselen bir düğün havası yaşatılır bu seyahatte; şarkılara güfte olmuş Sürmene yaylalarına giderken; “… Sürmene yaylası on beş doktora bedel …” şarkısı dillerdedir bu yolculukta.
Ahşap evlerde yaşamın sürdüğü, dışarıda bulut denizi manzarası, içeride kuzinenin çıkarttığı sesler eşliğinde pişirilir ekmekler, yapılır tereyağ, peynir; tadına doyum olmayan.
Yaz aylarında mavi ile yeşil uyum içinde sohbet ederken, güneşle gri bulutlar yarış halindedir kış aylarında; Sürmene yaylalarında. Yağmur ve sis değişmeyen ikilidir yaylalar için.
Harika bir manzara eşliğinde süslü ineğiyle ilgilenen, yöresel kıyafetler içinde bir teyze tam da kadrajda iken tripodumu hazırladım, tam deklanşöre basacağım ki görüş mesafesi sıfıra yakın; hayal kırıklığı içinde beklemekten başka yapacak bir şey yok. Sis kaybolunca da zevki başkadır mutlu sonun. Yağmur yağdığında ise boğuşma başlar şemsiyeyle fotoğraf makinası arasında. Onlar savaşırken, çoktan güzel bir kadraj yakalanmıştır bu sırada.
Zengin florasının ziyaretçilere sunduğu endemik bitkileri ve çiçekleriyle bir renk cümbüşü okyanusudur Sürmene yaylaları. Yayla çiçeklerinin kraliçesidir Vargit çiçekleri; seyrine doyulmaz beyaz ve mor renklerin oluşturduğu sanat eseridir adeta. Sonbaharda açan Vargit’ler, köylere geri dönüşün başlangıcıdır. Yayla halkını evlerine uğurlarken, herkese bir demet çiçek hediye eder gibi açar Vargit’ler; “yine bekleriz” der gibi.
Yaylalara çıkış ve inişlerde konaklamak için geçici yerleşkelerdir hanlar. Avulot , Kahvedüzü, Soğuksu Hanları bunlardan bazılarıdır.
Mis kokulu bahçeleriyle, misafirperver halkıyla Ormanseven, Aksu, Muratlı, Gültepe, Balıklı, Dirlik, Karacakaya, Konak, Petekli, Üstündal, Çimenli, Birlik, Sürmene’nin geleneksel kültürünü barındıran şirin köylerinden bazılarıdır.
Eskiyi soluyarak tarihte seyahat etmek gibidir; köyleri dolaşırken tarihi evleri fotoğraflamak. Özellikle görmek istemiştim Gültepe Köyü’nde Kefeli Mahallesi’nde bulunan, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşı, Kurtuluş Savaşı’nın sevk ve idare amiri Zekeriya Kefeli’nin evini. Evin her tarafını fotoğraflamak bana huzur vermişti.
Köylerdeki ve mahallelerdeki tarihi kiliseler, çeşmeler, camiler, kaleler, dereler ayrı bir güzelliktedir. Manahoz Deresi, Orta Mahalle Kulaç Mevkii, Çarşı Mahallesi, Soğuksu Mahallesi, Zarha Mahallesi ve adını verdiği Zarha Dağı ve tepesinden Sürmene’nin kuşbakışı manzarası; görülmeye değer yerlerdendir.
Tarihin izlerini bütün benliğinde taşıyan, çeşitli kültürlerin zarafetle yansımasıdır konaklar. 99 pencereli konaktır Gültepe Köyü’nün biriciği; Haşim Ağa Konağı. Büyüklüğü ve yöresel mimarinin dantel gibi işlendiği bir sanat abidesidir. İçeri girdiğimde adeta büyülenmiştim ve 100 yıl öncesinin yaşam tarzını gördüm bu konakta. Sürmene sahil yolu üzerinde Balıklı Köyü’nde Döner Tavanlı Konak’tır; Memiş Ağa Konağı. Tarihi yansıtırcasına Karadeniz’e kucak açmış gibidir.
Orta Mahalle Kulaçlı Mevkii sırtlarında bulunan ve tarihte Cenevizli denizciler tarafından kullanılan, ilçeye hakim bir konumdadır Sürmene Kalesi. Yakınında bulunan ve 1700 yılında yapılmış olan, tarihin sayfalarından biridir; Orta Mahalle Kale Camii. Karşısındaki sonsuzluk mekanı, annemin babasını (dedemi), anneannesini, dayısını, babamın dayısını misafir eder. Mustafa Kemal Atatürk’ün her zaman yanında yer alan ve Erzurum Kongresi’nde üye olarak, Sürmene’nin sesi olan, büyük dedelerimizden Ahmet Kulaç’ da bu mekanda uyumaktadır.
Gemilerin inşa edildikleri, bakımının ve onarımının yapıldığı tersane ilçesidir Sürmene. Özellikle balıkçı teknelerinin yapıldığı yerdir Çamburnu Tersanesi. Girişimciliğin bir sembolü olan dünyanın en büyük balıkçı teknesinin yapılışını fotoğraflamak bir şans idi benim için.
Kemençe, kültürel özelliklerden ilk akla gelendir. Kemençenin eşlik ettiği, kalplerin çarpmasıdır horon. Yumuşak ritimli Sürmene sallaması, kız horonu bazı oyun çeşitleridir Sürmene’nin.
Çalışkandır, eğitimlidir, girişimcidir bir Sürmeneli . Saygın bilim insanları, iş adamları, sanatçıları, zanaatçıları gururudur Türkiye Cumhuriyeti’nin. Bunun yanında el sanatlarından bıçak imalatı ve kemençe yapımının diyarıdır Sürmene.
Kendine has ve lezzetli birçok yemeği ile zengin bir mutfağa sahiptir Sürmene mutfağı. Hazırlanışının yanında sunumuyla da geleneksel rengini yansıtır; hem damağa hem de göze. Bu mutfağa özgü yemekler arasında, yayla tereyağı ve peyniri ile yapılan Sürmene pidesi, kuymak, haşlama, kara lahana çorbası, mısır ekmeği, hamsili ekmek; yayla çayı, demini almış siyah çay da eşlik eder bu leziz yemeklere Sürmene sofralarında. Sonrasında fındık, portakal, mandalina, kivi eşlik eder uzun sohbetlere.
Çay, fındık, mısır üçlüsüyle arkadaş olmak için bahçelere dalmak, yemyeşil yaylalarında yöresel lezzetler eşliğinde gezinmek, panayır alanına dönüşen yayla şenliklerine katılmak, insanlarıyla sohbet etmek, eski köylerinde kaybolarak tarihi solumak istediğinizde, coğrafyasının büyüsünde kaybolabilirsiniz Sürmene’nin.
Yazı ve Fotoğraflar: PROF. DR. ZERRİN ŞENTÜRK
“Köşe Bucak Dünya” Dergisi - Mart - Nisan 2021 – sayı: 54