Bu Dünyadan Bir Mehmet Ali Yılmaz Geçti
Haber ajansları ölüm haberini son dakika olarak duyurdu;
Mehmet Ali Yılmaz vefat etmişti.
Türkiye çok yönlü, bambaşka bir ismini kaybetmişti. Haberlerde Trabzonspor onursal başkanı dense de o, çok daha fazlasıydı.
Onursal başkan ifadesini literatüre sokan Mehmet Ali Yılmaz’dır.
Merhum Yılmaz da bunu fazlasıyla hak edecek işler yaptı. En başta kulüp başkanı olarak kendi parasıyla Trabzonspor’a tesis yaptırması Türk spor tarihinin ilklerdendir.
O döneme tanık olanların ifadesiyle, “İstanbul’un kulüplerinin soyunma odaları yokken Trabzonspor’un Avrupai tesisleri vardı.”
80’li yılların Türkiye’sinde bu vizyona sahip bir adam nasıl ve nereden ortaya çıktı?
Trabzonlular hikayeyi bilse de hatırlatmak lazım.
İbrahim Cevahir ve Mehmet Ali Yılmaz
Mehmet Ali Yılmaz’ı Trabzonspor camiasına ve dolayısıyla o görkemli hayata sokan adam rahmetli İbrahim Cevahir’dir.
Trabzonspor İstanbul devleriyle kapışırken iş başka bir boyuta gider. Yarışmak için güç ve para lazımdır. Bu da İstanbul’da vardır. İstanbul’da da İbrahim Cevahir gibi güçlü isimler Trabzonspor’un hamisidir.
Onu İbrahim Cevahir’siz anlatmak imkansızdır. Mehmet Ali Yılmaz’ın Trabzonspor başkanı olmasından, siyasete girmesi ve medya patronluğuna kadar geçen ışıltılı hayatında İbrahim Cevahir etkisi ilk sıradadır.
Trabzonspor 1967’de kurulur, 70’lerin sonunda ülke sosyolojisini alt üst eder. İstanbul’un egemenlerine Anadolu’dan ilk bayrağı açan, “futbol üçten büyüktür” diyen kulüp olur. Bunu sahada söylemiştir ama işler masada bitmektedir.
Bugün İstanbul neyse o gün de o. Yarışmak için güç ve para lazımdır.
Kulübün o zamanki idealist başkanı Şamil Ekinci ve arkadaşlarıdır. Onlar İbrahim Cevahir’in kapısını çalar ve “gel kulübe başkan ol” der. O da, “Ben değil ama size genç, başarılı, mühendis birini vereceğim. O benim yerimi fazlasıyla dolduracak” der.
“Benim yerimi dolduracak” dediği isim 34 yaşındaki Mehmet Ali Yılmaz’dır. Trabzonspor başkanlığı ile başlayan, medya patronluğuyla devam eden, devlet bakanlığıyla taçlanan o müthiş kariyer işte böyle başlar.
Onun Trabzonspor başkanlığı spor dünyasının gelenekleri ve teamüllerini değiştirmiştir. İstanbul kulüpleri sahada güçlü Trabzonspor’dan sonra masada güçlü Trabzonspor’u onun başkanlığında görmüştür. Bu çok çok önemlidir.
Başkanlığı döneminde kulübü İstanbul kulüplerine ezdirmeyen, hakemlere, “adaletli olun, hak eden kazansın” diyen de odur.
Onu güçlü yapan iş hayatındaki başarılarıydı. Daha 40’lı yaşlara gelmeden Türkiye’deki en önemli askeri kışlaları, orduevleri ve lojman inşaatlarını başarıyla yapıp teslim etmişti. Kazandığını paylaşmasını bilmiş, yıllarca vergi rekortmenliğinde en üst sıralarda yer almıştır.
Rahmetli Yılmaz, Trabzonspor başkanı olmasa yine başarılı bir iş insanı olurdu ancak Trabzonspor ona medyada iş dünyasında ve devlette farklı alanlar açmıştır. Spor bakanlığı onlardan biridir. Ve spor bakanlığı döneminde başta özerk federasyon olmak üzere, kulüplerin kalıcı gelire kavuşması için getirdiği havuz sistemi devrim gibi kararlar olmuştur.
Trabzonspor’un borcunu bir çekle silen, temizleyen adamdır. Bütün bunlara rağmen, Trabzon’daki bazı klikler için hiçbir zaman sevimli bir başkan olamamıştır. Kulübü, camiayı, çok kollamasına ve sınırsız maddi güç sağlamasına rağmen başkanlığı dönemini içselleştiremeyen Trabzonluların kimler olduğu da bilinmektedir.
Özkan Sümer’e Kaybetti, Bıraktı
Camia içine değinmişken, onu en çok üzen olay da Özkan Sümer’e kaybettiği kongredir. 2000’deki o meşhur kongre onun son genel kurulu oldu. Yılmaz İstanbul’dan Trabzon’a kongre için gelmedi ve Özkan Sümer o kongreyi kazandı.
Rahmetli, “Ben hiçbir zaman Trabzonspor başkanlığına aday olmadım. Zorunluluktan başkan oldum” söylemi Trabzon’daki derin yapıların hoşuna gitmedi. Trabzon’dakiler her zaman, “Mehmet Ali bey para göndersin, biz listeleri yapalım, kulübü idare edelim” anlayışında oldu. Trabzonspor’da da İstanbul’daki başkanlara hep böyle bakıldı. “İstanbul’dakiler para göndersinler başka hiçbir işe karışmasınlar.”
2000 kongresine kadar, Trabzonspor onu çağırdı, hayır demedi. Koştu geldi. Özkan Sümer’in karşısına aday çıktığı kongre ise farklıydı. Ona karşı Trabzon’da içten içe kaynayan bir kazan vardı. 95-96’nın devamı yıllardı. Fenerbahçe’ye kaybedilen şampiyonluk şehri ve camiayı büsbütün değiştirmiş, değer yargılarını farklılaştırmıştı.
Özkan Sümer’in listesi kazandı, Yılmaz’ın listesi kaybetti. Evladım dediği Trabzonspor’la ilk kez uzaklaştığını düşündü. Şehirden bunu beklemiyordu. Çünkü senelerce şehrin ve kulübün yükünü çekti. Ona karşı kazanan Özkan Sümer de bir Fenerbahçe maçı sonrası istifa ederek gitmek zorunda kaldı. Rahmetli Yılmaz o dönemi de şöyle ifade etmişti:
“1980’lerden 1992’lere gelen süreçte sıfır gelirle bir kulübü yaşatmanın ne demek olduğunu bilmeyenler, başkan oluyor, sonra da bir maç bahanesiyle istifa edip gidiyor.”
Gerçekten öyleydi. Kendi cebinden, almadan veren başkan oldu. Trabzonspor’u sahada masada güçlü kıldı. Türkiye’ye gelmez denilen Jean Marie Pfaff’ları, Kevin Camphell’ları Trabzon’a getirdi. Özerk futbol federasyonuyla, futbolu eline oyuncak gören İstanbul kulüplerine “bu böyle gitmez, biz de varız” dedi.
İsteyenin istediği hakemleri tayin ettiği dönemde, hakemleri torbaya sokarak, kime ne çıkarsa maçı o yönetecek dedi. Spor bakanı olduğu dönemde ne dediyse sözünün üstüne söz söylenmedi. Kestiği raconun üzerine kimse racon kesemezdi.
İstanbul kulüpleriyle dost görünür ama gereğini her zaman yapardı. Trabzonspor’u İstanbul’a ezdirmedi. Her zaman Trabzon’u üstte tuttu.
“Trabzonspor camiası büyük lokmadır. Biz ağlamayız, gereği neyse onu yaparız” derdi.
Mehmet Ali Yılmaz, doğup büyüdüğü Ofspor’un profesyonel kulüp olmasında da maddi manevi çok büyük katkılar sağlamıştır.
Trabzonspor için verdiklerini ise hesap edemiyoruz. O dönemin yöneticilerinden birinin ifadesiyle, “Ne zaman paramız olmazsa onu arardık. Başkan olsun olmasın ihtiyacımız neyse gönderir, hiçbir şey sormazdı” diyor.
Trabzonspor’un bugün değeri milyon dolarla ölçülemeyen Kartal’daki yerini de kulübe kazandıran oydu.
Trabzonspor’a çok verdiği kadar çok da tartışıldı. Şehre küstü; uzun bir süre Trabzon’a gitmedi. Armaya, renklere, Trabzonspor’a ise asla küsmedi.
“Biz buradayız her zaman. Trabzon insanıyla konuşurken herkes iki kere düşünmeli” dedi.
Boğazı gören evine birkaç kez gitmiş biri olarak evinde sanat, siyaset ve spor dünyasından tanıdık simalar eksik olmazdı. Trabzonspor maçlarının olduğu gün program yapmaz, maçı izlerdi. Eğer konuklar varsa da önce maç izlenir sonra sohbete geçerlerdi.
Bu dünyadan bir Mehmet Ali Yılmaz geçti. Sözünün eri, mert, dediğini yapan ve dediği gibi yaşayan bir adamdı. Yakınları ve arkadaşları ona “Ağa” derdi. Daha uzak tanıyanların başkanı ama herkesin babasıydı. İbrahim Cevahir’in ifadesiyle, “Allah onu vermek için yarattı” dediğimiz bir adamdı.
İki isim, İbrahim Cevahir ve Mehmet Ali Yılmaz’ın vefatı, Trabzonspor camiası adına kayıptır. Bu iki ismin kaybı bir dönemin sona erdiğini gösterir.
Medyatik ve medyayı seven. Güneş Gazetesi’ne traj rekorları kırdıran. Sürekli zarar etmesine rağmen yıllarca TV Em’i finanse eden.
Trabzon’daki ilk özel televizyon ve radyonun kurucusu. Bölgenin en eski gazetesi Karadeniz’i yıllardır yaşatan.
O Trabzonspor’a, Trabzonspor ona hayat verdi.
Eğilmeden, bükülmeden, savrulmadan, dimdik bir adam oldu, adam gibi yaşadı.
Çok verdi, çok tartışıldı.
Ağaydı, babaydı, herkese evlat derdi.
Trabzonspor’u evladı gibi gördü.
Camiayı her şartta korudu, kolladı, sakındı ve çok sevdi.
Trabzonspor’un onursal başkanı olarak tüm döneminin en etkin başkanı olarak hep akıllarda kalacak ve unutulmayacak.
Rahmet ve minnetle.
Aytekin Akay Mehmet Ali Yılmaz'ı Yazdı
Türkiye çok farklı ve yönlü bir insanını kaybetti. Mehmet Ali Yılmaz, Trabzonspor onursal başkanlığı dışında, siyasetten spora son yılların en etkin adamlarından biri oldu. Trabzonspor'u her ortamda koruyan, kollayan ve bordo mavili bayrağı yere düşürtmeyen rahmetli Yılmaz, kulübün yıllarca kendi cebinden finanse ederek tarihe geçti. Trabzon Of'ta dünyaya gelen Mehmet Ali Yılmaz'ın kısa portresini yazarımız Aytekin Akay kaleme aldı. İyi okumalar.
Editor: admin
25 Nisan 2024 - 14:05
YORUMLAR