Belki de kentlerin aşırı büyüyüp yoğunlaşmasına, bizi doğadan ve kendimizden uzaklaştırmasına bir tepki olarak, kentle ilgili kavramlarımız artık genellikle doğa ve insan odaklı. Yeşil kentlerden, çevreci kentlerden, sürdürülebilir kentlerden söz ediyoruz örneğin. Çocuk dostu, kadın dostu, engelli dostu, yaşlı dostu kentlerden söz ediyoruz. Yaşadığımız kentleri insana benzetiyor, kentlerimizin bir insan gibi yaratıcı, erdemli, adaletli olmasını istiyoruz” dedi.
SARIYER / İSTANBUL
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul’da görev yapan yabancı ülke başkonsoloslarıyla, Sarıyer Yeniköy’deki Sait Halim Paşa Yalısı’nda bir araya geldi. Bu yıl 19’ncusu düzenlenen “Başkonsoloslar Çalışma Toplantısı”, “Adil, Yaratıcı ve Yeşil Kent İstanbul” başlığıyla gerçekleştirildi. Konuklarını kokteyl salonunda karşılayan İmamoğlu, tüm davetlilerle tek tek tokalaştı ve sohbet etti. Tarihi yalının merdivenlerinde toplu fotoğraf çektirildikten sonra, toplantının yapılacağı salona geçildi.
“İSTANBUL, DEMOKRASİ KÜLTÜRÜNÜ ÖZÜMSEMİŞ BİR KENTTİR”
İmamoğlu, misafirlerine tamamı İngilizce olan bir konuşma yaptı. Tüm konuklarına katılımları için teşekkür eden İmamoğlu, “İstanbul, ev sahipliği yaptığı 70'i aşkın Başkonsoloslukla, New York ve Hong Kong’dan sonra dünyada en fazla başkonsolosluğa ev sahipliği yapan üçüncü şehirdir. İstanbul, binlerce yıllık tarihi konumu itibariyle, diplomasi kültürünü özümsemiş bir kenttir. 40 kardeş şehri bulunan, 24 şehirle de iş birliği protokolü yapmış olan İstanbul'un uluslararası pozisyonunun anlamını ve değerini ben de çok iyi biliyorum. Ve İstanbul'un devletler, kentler arası, kültürler arası iş birliği ve yakınlaşmadaki fonksiyonunu bugün bulunduğu noktadan daha da ilerilere taşımakla kendimi görevli kabul ediyorum” dedi. “Kendi kendime verdiğim bir görev daha var” diyen İmamoğlu, “Biliyorsunuz, diplomasiye dair pek çok ironik söz vardır. Bunlardan biri de şöyle: ‘Çoğunlukla, düşündüklerimden farklı şeyler söylemek zorunda kalıyorum. Buna diplomasi adını veriyorlar...’ Ben kendime, bu şehrin tüm uluslararası ilişkilerini, düşündüklerimden farklı hiçbir şey söylemeden yürütme görevi de veriyorum” şeklinde konuştu.
“KENTLE İLGİLİ KAVRAMLAR DEĞİŞTİ”
Kentlerin yakın zamanlara kadar, genel olarak, ürettikleri ekonomik değerler üzerinden tanımlandıklarını belirten İmamoğlu, “Bir kente karakter kazandıran özellik, genellikle o kentteki hakim ekonomik fonksiyon olurdu. Örneğin ticaret kentlerinden, sanayi kentlerinden, turizm kentlerinden söz ederdik. Bugünün dünyasında ise kentler hakkında düşünüp konuşurken yeni ve farklı kavramlar kullanıyoruz. Belki de kentlerin aşırı büyüyüp yoğunlaşmasına, bizi doğadan ve kendimizden uzaklaştırmasına bir tepki olarak, kentle ilgili kavramlarımız artık genellikle doğa ve insan odaklı. Yeşil kentlerden, çevreci kentlerden, sürdürülebilir kentlerden söz ediyoruz örneğin. Çocuk dostu, kadın dostu, engelli dostu, yaşlı dostu kentlerden söz ediyoruz. Yaşadığımız kentleri insana benzetiyor, kentlerimizin bir insan gibi yaratıcı, erdemli, adaletli olmasını istiyoruz. Ve bu nedenle, ‘yaratıcı kent’, ‘erdemli kent’, ‘adil kent’ gibi kavramlarla etrafımıza bakmaya, kentlerimizi bu kavramların ışığında yeniden şekillendirmeye uğraşıyoruz” ifadelerini kullandı.
“ADİL KENT İÇİN İSTANBULLUNUN CEBİNDEN ÇIKAN PARAYI AZALTACAĞIZ”
İstanbul’u, yeni nesil bir yerel yönetim anlayışıyla yönetme iddiasında olduğunu vurgulayan İmamoğlu, kente büyük mühendislik projelerinin perspektifinden bakmadığını, aksine şehri; insani ihtiyaç ve kavramların ışığında, 21. yüzyılın ruhuna uygun bir biçimde kavramaya çalıştığını kaydetti. İmamoğlu, şunları söyledi: “Bu bakış açısıyla, daha seçim kampanyamdan başlayarak İstanbul'un önüne ‘adil, yaratıcı ve yeşil bir kent’ olma hedefini koydum ve bu vizyon için yetki istedim hemşerilerimden. Adil bir İstanbul'u sağlamak adına, İstanbullunun cebinden çıkan parayı mümkün olduğunca azaltacağız. İstanbullulara verilen sosyal yardımları ise artıracağız. Öncelikle, İstanbullunun gıdaya, ulaşıma, eğitime, suya harcadığı parayı azaltacağız.” İstanbul'un kendi yakın çevresinden, kendi kırsalından ucuza ve sağlıklı beslenebilmesinin altyapısını kurmak üzere Bölgesel Tarımsal Koruma ve Üretim Planı hazırladıklarını belirten İmamoğlu, uygulamaya koydukları bazı icraatlarını sıraladı: “Bir yandan da desteğe ihtiyaç duyan ailelerin çocukları için ücretsiz süt dağıtımını kademeli olarak başlattık. Bir yandan metro yatırımlarını hızlandırmak ve artırmak için kaynak bulmak üzere çalışmalar yürütürken, bir yandan da vatandaşlarımızın toplu ulaşım masraflarını azaltıcı tedbirler alıyoruz. Hafta sonları 24 saat toplu ulaşımdan yararlanmalarını sağlıyoruz.”
“İSTANBUL’U GÜVENLE YATIRIM YAPILIR BİR MERKEZ HALİNE GETİRECEĞİZ”
Sosyal destek ve yardımların geçici çözümler olduğunun altını çizen İmamoğlu, sorunun asıl çözümünün istihdam olduğunu vurguladı. İmamoğlu, konuklarıyla, “Bu nedenle istihdam geliştirici politikaları da kararlılıkla uygulayacağız. İBB’nin yeni projelerle genişleyecek hizmet ağı sayesinde 200 bin kişiye istihdam sağlayacağız. Ayrıca Bölgesel İstihdam Ofisleriyle iş arayanlar ile yatırımcıyı, işvereni buluşturacağız. İşsizliği yaratan en önemli etkenlerden olan eğitim sorununa odaklanacağız. Her ilçede yeni gelişen ekonomilere uygun teknoloji, bilişim ve inovasyon içerikli, sertifikalı eğitimler düzenleyeceğiz. Girişimciliği destekleyeceğiz. İstanbul’da ticaret ve iş hacmini büyüteceğiz. Girişimcilere, ‘start-up’lara ofis imkanı ve finansal destek sağlayan merkezler kuracağız. İstanbul Tanıtım ve Yatırım Ajansını kurarak İstanbul’u güvenli bir şekilde yatırım yapılabilir bir merkez haline getireceğiz” bilgilerini paylaştı.
“ŞEHRİMİZİ DÜNYAYA AÇIK ÇEKİM MERKEZİ YAPACAĞIZ”
Yapacakları çalışmalarla İstanbul’un, ekonomik ve sosyal açıdan adil bir kent haline geleceğine dikkat çeken İmamoğlu, “Tüm dezavantajlı grupların yaşam kalitelerini iyileştireceğiz ve hayata aktif katılım imkanlarını artıracağız. Böylece bu kentte hiç kimse kendini dışlanmış, unutulmuş, haksızlığa uğramış hissetmeyecek. İstanbul’u yaratıcı bir kent yapacağız. Ben ve ekibim her renkten, her sesten İstanbullunun potansiyelini açığa çıkarmak için bir hoşgörü ortamı yaratacağız. Her türlü kültür sanat etkinliğine destek vermekle kalmayacağız, şehrimizi tüm bu konularda dünyaya açık bir çekim merkezi haline getireceğiz. İstanbul'u yeşil bir kent yapacağız. Bunun için İstanbul’un ormanlarını vadilere, vadileri denizlere kavuşturacağız. Kişi başına düşen aktif yeşil alanı 10 metrekareye çıkaracağız. 20 milyon metrekarelik, toplam 15 yaşam vadisi ile İstanbul’un doğal hava koridorlarını hayata döndüreceğiz. İstanbul’un kuzeyinde 70 kilometrelik yeşil kuşak ile kuzey ormanlarımıza sahip çıkacağız ve bu kenti yeşil bir kuşakla çevreleyeceğiz” şeklinde konuştu.
“KÜLTÜRÜNDE HOŞGÖRÜ YOK İSE O KENT ADİL DEĞİLDİR”
İstanbul’un adil, yaratıcı ve yeşil bir kent olma yolunda ortak akılla ilerleyeceğini ifade eden İmamoğlu, süreci şu sözlerle dile getirdi: “Sürecin her aşamasında tüm kent dinamiklerinin ve vatandaşların aktif katılımını sağlayacak mekanizmalar kurulacak. İstanbul'un 5 yıllık Stratejik Planı hazırlık çalışmalarımızda bunun ilk örneklerini hayata geçirmeye başladık bile. İstanbul'u adil, yaratıcı, yeşil herkesin kendini özgür ve mutlu hissettiği bir kent haline getirmek hedefiyle yola koyuluyoruz. Ancak çok iyi biliyoruz ki, kentsel hayatın ruhunda, atmosferinde, kültüründe hoşgörü yok ise o kentin adil, yaratıcı ya da yeşil olması mümkün değil.”
“BU HAYALLE, HEYECANLA GÖREV YAPIYORUM”
İstanbul'un en önemli tarihsel miraslarından birinin hoşgörü olduğunu kaydeden İmamoğlu, konuşmasını şu sözlerle noktaladı: “Hoşgörü, İstanbul’un binlerce yıllık DNA’sında vardı. Bundan böyle de olacak. O nedenle geleceğe umutla bakıyoruz. İnsanlığın evrensel değerlerinin İstanbul'un doku ve kültürüyle harmanlanmasının herkes adına çok heyecan verici sonuçlar üreteceğinden hiç kuşkum yok. İstanbul'un yakalayacağı sentezin, yaratacağı yerel demokrasi ve insani gelişme modelinin tüm dünyaya ilham vermesini ümit ediyorum. Biz, bu vizyonla sizlerle, devletlerinizle, kentlerinizle ve yatırımcılarınızla iş birliği yapmak isteriz. Bu konuda hem inisiyatif almak hem de orta ve uzun vadeli projeler için ortak masalar kurmak isteriz. Bu hayalle, bu heyecanla görev yapıyorum ve sizlerden de hem birer İstanbul sakini hem de birer diplomatik temsilci olarak katkılarınızı, öneri, uyarı ve eleştirilerinizi talep ediyorum.”