557. yıl önce 15 Ağustos 1461 yılında cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmed Han tarafından fetih edilen Trabzon şehri üzerinden bu gün bir takım oyunlar oynanarak itibarsızlaştırılmaya çalışılması Trabzonlu Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde yaşayan özellikle İstanbul ve Ankara'da ki hemşerilerimiz ve şehirde yaşayanlar için kabul edilebilir bir durum değildir.
Anlatmaya çalıştığımız Trabzon şehri sevgili Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)'in Hadis-i Şerifine mazhar olmuş dünya'nın gelmiş geçmiş en büyük Hükümdarı kabul edilen Fatih Sultan Mehmed Han gibi büyük bir komutan tarafından fetih edilmiş ; Osmanlı İmparatorluğunun en sert mizaçlı padişahı olan Yavuz Sultan Selim lakaplı Şehzade 1.Selim Han tarafından 1487 yılından itibaren 1511 yılına kadar 24 yıl yönetilen bir şehirdir. 1. Selim Han'nın Trabzon'da uzun süre kalması ve bu şehri yönetmesi kendisine Trabzonlu Selim diye hitap edilmesine vesile olmuştur. Yine Ufukların padişahı kurmuş olduğu adaletinden dolayı Kanuni lakabını alan 1. Süleyman bu şehirde 27 Nisan 1495 de Ayşe Hafsa Sultan'dan Trabzon'da Yavuz Sultan Selim Han'ın oğlu olarak doğmuştur.
Üç cihan padişahını gören Anadolu'da hiç bir şehir yoktur. Osmanlı İmparatorluğunun merkezi olan Payitah'dan başka hiç bir şehir bu Padişahları bir arada görememiştir. Bu ünvan'nın Trabzon şehrine has bir özelliği olması acaba bir tesadüfmüdür yoksa İlahi bir hikmetmidir? Bu bölgenin insanının, saydığımız fetih eden ve yönetenlerinin özelliklerinden dolayı Trabzon şehri büyük bir önem arz etmiştir. Şehzade 1. Selim hükümdarlığa Trabzon da hazırlanmış Karadeniz'in hırçın dalgaları onun ruhuna nakş etmiş, sert ve gözüpek bir kişiliğe sahip Şehzadeyi 1.Selim'i bambaşka bir havaya sokmuş, olgunlaşarak burada kendisini geliştirmiştir. Bu özellikler Trabzon insanının karekteristik özelliğini bugün bile hala yansıtmaktadır. Her zaman söyleriz Trabzon insanı ve şehri başka bir örneğine nasip olmayacak bir saltanata dolayısıyla, nimete kavuşmuştur.
Kanuni Sultan Süleyman olarak tanıdığımız şehzade 1.Süleyman başta İstanbul'da ki Enderun mektebi olmak üzere, eğitiminin yarısını da Trabzon'da tamamlamıştır. Daha sonra sancağa çıkacağı 15 yaşına kadar yine Trabzon şehrinde yaşamıştır. Yine 1.Selim için '' Yürü Sultan Selim namın yürüsün '' söylemi daha Trabzon'da iken söylemiş civar illere yaptığı fetihlerle kendisinin adıyla perçinlenmiştir. Düşünün bu şehir üzerinde şimdi bir çok oyun oynanmaya çalışılıyor ve bölge halkı bir takım oyunlarla itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Kaşınmak istenen yara ve alet edilmeye çalışılan oyunları yine Trabzon halkı ve hemşerilerimiz sağduyuları sayesinde bozacaklardır. Karadeniz'in doğusunda bulunan bu kadim Trabzon şehri Trabzonlular, Türk milletin çimentosudur, güvenlik harcıdır? Devletimizin beka sorunu yaşadığı her dönemde inisiyatif alarak irade ortaya koyan milli meselelerde ki hassasiyeti en üst noktada olanların yaşadığı ve bu insanları yetiştirmiş bir şehirdir.
24 Şubat 1918 tarihinde Trabzon şehri Rus işgalinden kurtuluşunu gerçekleştirirken, Anadolu'nun işgalinde ilk kurşunu atan kadim bir şehirdir. Trabzonlulara Ponstus yakıştırmasından tutun da bölgenin Rum diye tanımlanması yine 5 Şubat 2006 yılında '' Rahip Andrea Santoro '' cinayeti ile lekelenmeye çalışılmıştır. 16 yaşında ki Oğuzhan Adin adlı bir çocuğa böyle bir cinayeti işletenlerin emeli Trabzon adının bir cinayetle anılmasını ve kirli oyunların tuzağına çekilmesi içindir mutlaka. Trabzon şehri üzerinde planlar yapanlar 19 Ocak 2007 yılında Trabzonlu Ogün Samast adlı 19 yaşında ki genç bir delikanlıya, Asos gazetesinin imtiyaz sahibi '' Hrant Dink '' cinayetini işleterek yeniden şimşeklerin Trabzon üzerine çekilmesine vesile olmuşlardır. Bu olayların birbiri ile bağlantılı olması bir çok şaibeyi de beraberinde getirmiştir. Niçin Trabzon şehiri? Bu durum geçmiş dönemlerden gelen Trabzon'da ki milli bir direnci kırmak için mi pilot bölge seçilmiştir. Trabzon'lunun böylece zaaf göstereceğini düşüneneler tabi ki yanıldıklarını, bu olaylar karşısında ki duruşları sayesinde bir kez daha görmüşlerdir.
HDP Trabzon ilinde teşkilatlanması başta olmak üzere her türlü siyasi olayların içerisine çekilmek istenen Tarbzon şehri ve bölge halkı kurgulanmak istenen tezgahı, her zaman bozmuş ve vatan hainlerine, bölücülere geçit vermemiştir. 2 Ağustos 2017 tarihinde Eren Bülbül adlı Trabzonlu genç bir yiğit delikanlı, Maçka yaylarında koşullanmak isteyen, Pkk'lı hainlerin erzak çaldığını ihbar edip girdikleri evi güvenlik güçlerine gösterirken teröristlerin açtıkları ateş sonucu Pkk'lı hainlerce, alçakca şehid edilerek öldürüldü. Burası Trabzon böyle kahraman Eren Bülbül vatan evlatlarının olduğu yerde hainlerin barınma şansı bulması mümkün değildir? Tarih tekerrürden ibarettir, böyle yiğit evlatlara sahip sahip olmak bizim için şereftir? Onun madalyası Ay yıldızlı Al bayraklı tabut olurken geride bıraktığı mirası Türkiye Cumhuriyeti gençliğine armağan ettiği fedakarlığıdır. Trabzonlu genç kahraman aziz şehidimiz, Eren Bülbül gibi inançının ve imanının gereğini yerine getirmenin huzuru içerisinde ebedi istirahatganında şimdi huzurlu bir şekilde yatmaktadır.
Trabzon'un en çok kaşınan bir başka yarası da Rize'li hemşerimizlerle olan çekişmenin içerisine çekilmesi esasında gücümüzü zayıflatma politikasıdır. Aralarında hiç bir sorun olmayan bu insanlar aynı yayla kültürünün ve boy birliğininde mensubudurlar. Tarihsel süreçte bir arada yaşayan yakın akraba olan, kız alıp vererek yakınlık kuranların, aynı kültür dairesinin insanlarını birbirine düşürmek için nifak tohumları ekmeye çalışanlar bu emellerine ulaşamadan hayal kırıklıkları yaşadılar. Gerginlik yaratanlar kaostan beslenmeyi sevenler, Trabzon ve Rize'li hemşerilerimizi düşman edebilmek için her yola başvurmuşlardır. Sportif faaliyetlerden dolayı arada bir iki tatsız olayların dışında bu iki güzide şehrimiz et ve tırnak gibidirler ve asla ayrı, gayrıları olmayan birliktelikler sergileyen bir çoğu yakın akraba ve aynı sülalelerin mensuplarıdırlar. Önemli siyaset adamları çıkartan ve büyük başarılara imza atan bu iki ilimiz Karadeniz'imizin ve Türkiye'mizin incisi gibidirler. Hiç bir şey anlatılanlar gibi değildir, bu iki İlin insanları birbirlerini gayet sevip saymaktadırlar. Kıskançlık ve haset besleyenlerin olması da çok normaldir. Böyle bir tuzağa hemşerilerimiz düşmemiştir.
Trabzon şehri geçmişten, günümüze kadar bir çok başarılara imza atmış, Trabzonspor futbol takımı ile şampiyonluklar yaşamıştır. Fakat daha sonra ki yıllarda sportif faaliyetelerinde de namuslu ve onurlu mücadele eden ama gerek yöneticileri ve bürokratları tarafından iyi temsil edilemeyen ve siyasi kimlikli aktivistlerin kendilerini kurtarma derdine düşmeleri sonucu bugün ki durumuna gelmiştir. 2010 / 2011 sezonunun şampiyonlar liginin Türkiye temsilcisinin şike ile şampiyonluğu çalınmıştır. Hukuki süreç de bu soruna çare olamamıştır. Bugün şehir mutsuz, ekonomik açıdan ciddi sorunlar yaşayan haklının göçü karşısında çareler üretemeyen bir duruma gelmiştir. İş adamlarımız ve siyasilerimiz gerekli yatırımlarını bölgenin uzaklığı da hesaba katılarak Trabzon şehrine değil de başka İllerede ki şehirlere yapmıştır. İlim ve bilim adamlarını tek tek kaybeden,büyük beyin göçü veren Trabzon şehri başta İstanbul ve diğer iller olmak üzere orada kurulu bulunan STK'larının da ektisiz olmaları dolayısıyla ülke gündeminde ki etkinliğini yitirmektedir. Dernek faaliyetelrinde bir türlü doğru organize olamayan Trabzon STK'ları Federasyon gibi üst kimlikli yapılarda da gözle görünür bir başarı kaydedememiştir. Oysa Trabzonlular bu ülkenin çimentosudur, hep birlik berbaberliğimizden bahsederdik ama maalesef bugün Trabzon'nun marka değerini çok iyi yönetemiyoruz bu bizler için çok acı verici bir durum değilmidir?
Son yıllarda özellikle Trabzon şehrinin tarihi bağlarını ve din adamlarını anlatan Sümela'nın Şifresi ve Oflu Hoca filmleri ile bölge halkı üzerinden yapılmak istenen aşağılama kampanyaları hala devam etmektedir. Trabzon'un eski Of havalisinde bulunan din alimlerinin bölgede Maraşlı Saçaklızadeler olarak tanınan üç kardeşin olmasından kaynaklanmıştır. Çaykara Paçan, Yente ve Of Eskipazar'da ki Kavak camii mevkinde bulunan din alimleri bölge halkı içinde çok önem arz eder. Oflu ve Çaykaralı hocalar bütün dünya da tanınan bir özelliğe sahiptir. Filimde anlatılmak istenen, bizlere tanıtılan hocalar ile Trabzon şehrimizin hiç bir alakası yoktur. Yine burada bir indirgemeci tavır kullanılarak hocalarımız alaya alınmaktadır? Sümela'nın Şifresi filmi ile bölgemizin en kıymetli tarihi yapısına karşı güya Trabzonluları define avcısı gibi göstermeye çalışanlara karşı bizler neler yaptık?Trabzon'lu hemşerilerimiz tarihi ve otantik yapılarına değer veren bu bilinçte olan insanlardır. Bu bölgede asla bir definecilik ve tarihi kaçakcılık olayı yaşanmamıştır. Şimdi bu durumlarla ilgili doğru dürüst bir tavır Trabzonlular olarak ortaya koyamadık! Peki niçin, bir ki cılız sesin dışında yapılan bir şey görmedik? STK'larımız ve örgütlerimiz ne iş yapar ; niçin kamuoyu oluşturarak seslerini yükseltemediler. Trabzon şehrinin marka değeri gerçekten iyi yönetilmiyor.
Trabzon'luların gittikleri her yerde kendilerine ön saflarda yer bulması ve kendilerine milli refleksli kimliklerinden dolayı her kapının açıldığını da görmektedirler? Fakat Trabzonlular siyasi olarak güçlü gibi görünürken lobi olarak etkisi, bölgemize yatırım yapılması, konusuna yansımamıştır. Bu durum Trabzon insanını göçe zorlayan en önemli faktörlerden birisidir. Bölgenin zorlu coğrafi şartlardan dolayı İnsanlarımızı, daha iyi koşulları olan şehirlere uzanan yolculuğa göçe zorlamıştır. Gurbet çıkmak, sıla özlemi eskiden beri bölge insanımızın bir kaderi olsa gerek! Burada en büyük görev yine siyasilerimiz başta olmak üzere Trabzonlu bürokrat ve iş adamlarına düşmektedir. İstanbul'da kurulu bulunan STK örgütleri doğru ve verimli projeler üreterek bölge halkı ve hemşerileri için mutlaka ciddi çalışmalar yapmalıdırlar. Trabzon şehri gölgelenmek istenmektedir, böyle bir duruma Trabzonlular olarak bizler izin asla vermeyelim. Sağlam karakterli ve milli kimlikli Trabzon insanını hiç kimse bozamaz? Yeter ki bizler o direnci Eren Bülbül adlı genç kahramanımız gibi gösterelim..
Her nerede yaşarsak, yaşayalım bölgemize ve güzel Karadeniz'imize, sevdiğimiz topraklara Trabzon'umuza her zaman büyük özlem duyduğumuzu da ifade ederek belirtelim.
'' Bu memleket bizim bu Vatan bizim.''