Açılışta yaptığı konuşmada dünyanın büyük bir göç sorunuyla karşıya olduğunu belirten İmamoğlu, “Göç konusunu sadece muhatabına, sıkıntıyı çekene bırakmak dünyayı anlamamak demektir. İnsanların göç etmesine sebep olan unsurları iyileştirmek ve göçleri durdurmak bütün dünyanın ortak sorumluğudur” dedi.
BEYOĞLU
Taksim Sanat Galerisi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin desteği ve Goethe Enstitüsü - Ruhr Müzesi iş birliği ile “Biz buralıyız. Türk– Alman yaşamı 1990. Ergun Çağatay Fotoğrafları” sergisine ev sahipliği yapmaya başladı. 116 parça fotoğraftan oluşan serginin açılışı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Almanya Başkonsolosu Johannes Regenbrecht ve Goethe Enstitüsü Müdürü Mani Pournagi Azar, sergi seçkilerinin yaratıcısı Ergun Çağatay’ın eşi Kari Çağatay ile Ruhr Müzesi’nden temsilcilerin yer aldığı tören ile gerçekleştirildi.
JOHANNES REGENBRECHT : “MİSAFİRLERİN HAYATI BAŞLANGIÇTA HİÇ KOLAY OLMADI”
Konuşmasına “Değerleri misafirler, sevgili arkadaşım” şeklinde Türkçe olarak başlayan , İstanbul Almanya Başkonsolosu Johannes Regenbrecht, “Ülkeye gelen misafirlerin hayatı başlangıçta hiç kolay olmadı. Zor şartlarda vasıfsız işçi olarak çalıştılar. Çocuklarının ve torunlarının bugün Almanya toplumunda tartışılmaz bir yeri var. Eskiden gelmiş olan işçilerin çocukları bugün akademisyenlere, sporculara. siyasetçilere, yazarlara, sanatçılara dönüştü” ifadelerini kullandı.
Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier ülkedeki Türkler için “Sizler göç hikayesine sahip insanlar değilsiniz. Biz ülke olarak Almanya göç hikayesine sahip bir ülkeyiz” cümlelerini anımsatan Başkonsolos Regenbrecht, “Son 60 yıldır açıklık, hoşgörü ve tolerans için çalışıyoruz. Bunu önümüzdeki 60 yıl da Sayın İmamoğlu ile sürdürebilmeyi umut ediyoruz” dedi.
İMAMOĞLU: “SERGİ DERİN İZLER BIRAKACAK”
Konuğunun dileğine “60 yıldan daha fazla çalışmamız lazım” sözleriyle katılan İmamoğlu, Almanya’ya göçle ilgili kitap yayınladıklarını ve film gösterimleri gerçekleştirdiklerine deyindi. Etkinlik kapsamında gösterimi yapılan “ Acı ve Tatlı” filminin yönetmeni Didem Şahin’e yaşadığı rahatsızlığı nedeniyle geçmiş olsun dileklerini paylaşan İmamoğlu, serginin çok derin izler bırakacağını hissettiğini söyledi.
“GÖÇLERİ DURDURMAK ORTAK SORUMLUK”
Göç sorununun dünyanın önemli meselelerinden biri olduğunu vurgulayan İmamoğlu, “Her yerde bunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğim. Bu sorunu sadece muhatap olan ya da sıkıntıyı çekene bırakmak dünyayı anlamamak demektir. İnsanların göç etmesine sebep olan unsurları iyileştirmek ve göçleri durdurmak bütün dünyanın ortak sorumluğudur. Ben tüm ülkeleri sürece bu gözle bakmaya davet ediyorum. Elbette deneyim, sermaye göçü olacak. Bunlar insanların dönem dönem kendi tercihleriyle olan göçlerdir. Dünyada hiç kimsenin savaşla, açlıkla veya başka trajedilerle göç etmek zorunda kalmamasını diliyorum” şeklinde konuştu.
Serginin açılış konuşmasını yapan Goethe Enstitüsü Müdürü Mani Pournagi Azar ise sergiye desteklerinden dolayı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na teşekkür etti. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu konuşmanın ardından Ruhr Müzesi Proje Müdürü Meltem Küçükyılmaz ve Goethe Enstitüsü Müdürü Mani Pournagi Azar ile birlikte sergideki eserleri inceleyerek içerikle ilgili bilgi aldı.
İKİ AY ÜCRETSİZ ZİYARET EDİLEBİLECEK
“Biz buralıyız. Türk– Alman yaşamı 1990. Ergun Çağatay Fotoğrafları” sergisi, 116 parça fotoğraftan oluşuyor. İki ay boyunca ücretsiz olarak ziyarete açık kalacak sergide Almanya’ya göç etmiş Türklerin iş ve gündelik yaşamlarına dair kareler ziyaretçilerle paylaşılıyor.
On yıllar boyunca ölümsüzleştirdiği binlerce kare içerisinden sergi seçkilerinin hazırlandığı Ergun Çağatay, 1937'de İzmir'de doğdu. İstanbul Robert Kolej'den mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki eğitimini yarıda keserek gazeteciliğe başladı.
Çağatay, 1974 yılında Paris'te GAMMA fotoğraf ajansına girerek foto muhabirliğine adım attı. 1980’de New York'ta Time/Life grubu ile pek çok önemli ortak çalışmaya imza attı. 1983’de Paris / Orly Havaalanı’nda ASALA'nın bombalı saldırısında ağır yaralanan Çağatay uzun süre yanık tedavisi gördü. Saldırı, hayatında bir dönüm noktası oldu ve bu dönemden sonra özellikle de tarih alanında yoğun araştırmalar yapmaya yöneldi.
Topkapı Sarayı Kütüphanesi’ndeki nadir el yazması kitaplar üzerine yaptığı çalışma, Japonya'dan Brezilya'ya kadar dünyanın birçok ülkesinde yayınlandı. Paris'de Nathan Yayınevi için TÜRKİYE kitabını hazırladı. En kapsamlı projesi “Turkic Speaking Peoples - Türkçe Konuşanlar” en çok ses getiren çalışmalarından biri oldu.
14 yılda tamamladığı kitap için 110 bin kilometre yol kat ederek 35 bin kare fotoğraf çekti. Kitabın Türkçe çevirisi ise 2008’de İstanbul’da yayınlandı. Yayınlanmış diğer kitabı ise ‘Bir Zamanlar Orta Asya’. Kitabı ile ilgili çeşitli sergiler açıldı.