Aslında ülkemiz genelinin yani milletimizin genel yapısı bu, bir nevi ikiyüzlülük ve aşırı para kazanma hırsı üstüne oturuyor. İstisnalar hariç hiç kimse kendini bu durumdan beriyim diye kabul etmesin.
Birkaç farklı sektörden insan davranışları ile ilgili örnekler vererek durumu anlatayım.
Bilişim sektöründeki Müslüman birkaç firmayı düşünün, ihale almak için birbirleriyle Öyle yarışıyorlar ki biri diğerlerini karalamak için özel gayret gösterebiliyor. Çünkü işin sonunda para var.
Peki inşaat sektörü çok mu farklı? insanımız orada da aynı gayretin peşinde, yani rakibini ya da komşusunu alt etmenin ve işi kendisi alıp, para kazanmanın peşinde.
Sanayideki dükkanlar, yada çarşıdaki esnaflar Sizce çok mu farklı. Hani eskiden padişahlar döneminde, padişah pazarda ya da Kapalı Çarşı'da tebdili kıyafet dolaşıyormuş Bir dükkana girince Dükkan sahibi Ben siftah yaptım diyerek padişahı yan dükkana yönlendirmiş, Padişah da bunun üstüne böyle bir milletim olduğu sürece “bizi kimse yıkamaz, birliğimizi kimse bozamaz” babında şeyler söylemiş.
Peki, bugün benzer esnafı veya sanayideki dükkan sahibini aynı tavır da görüyor muyuz? Ne mümkün! Tamir için araba geldiğinde,elindekini bırakıp seninkini yapmaya koşuyor Yeter ki gitme diye. Hâlbuki, sıra öncekinindi ve önceki adamın arabasını teslim alacağı saatin de değişmemesi gerekirdi.
Evinize Usta çağırıyorsunuz, Adam hemen gelip iki çivi bir mala ile bir şeyler yapmaya çalışıyor, sonra iki günlük iş bir haftada bitmiyor. Niye? Çünkü usta, elinde başka iş olduğu halde, sizin işinizi kaçırmamak için gelip sizde de işbaşı yapıyor. Ondan sonra da sizi süründürüp iki günlük işinizi bir haftada zar zor ve belkide birsürü eksikle ancak bitiriyor.
Belki de benzerini siz de yaşadınız.?
Televizyonlarda, radyolarda, gazetelerde size din anlatan, fakir Peygamberimizin(s.a.v) hayatını, Hz Ömer'in adaletini anlatan Hocaların bir kısmına bakın, gecelik programlarından 3000 lira, 5000 lira, 10 bin lira, 20 bin lira alanları var.
Anlattığın bu örnek hayatın bir kısmını bir nebze de olsa sende yaşasana Sevgili Hocam. İki gün hurmayla oruç tuttuğun gün görüşelim hocam, diyesim geliyor.
Ya galerici esnafına ne diyelim, yıllar önce satın almaya çalıştığım bir araba için, abi tertemiz hiçbir şeyi yok demişlerdi, o zaman iyi bir para vererek ilgili markanın bayisinde ekspertiz yaptırdım, arabada altı yerde boya çıkmıştı, kaporamı geri alıp işi kapattım. Ama aynı arabanın bir hafta sonra Altunizade pazarında camında “Tamamıyla Orijinal” yazarak satılmaya çalışıldığına gözlerimle şahidim. Yazıyı okuyanların bir kısmı belki benzer sıkıntıyı kendileri de yaşamıştır. İşte Müslümanların hali bu,
Biraz da bürokratlara bakalım, bunların bir kısmı nedense son günlerde özellikle imamlardan oluşuyor. Bunlar da iyi vaaz veriyorlar. Adaletten, Haktan, hukuktan çok güzel bahsediyorlar. Ama içlerinde öyleleri var ki insanlara iftira atmaktan hiçbir şekilde korkmuyorlar, herhalde Onlar! İftiranın en azından İslam inancında bir günah olduğunu öğrenememişler. Belki o dersi pas geçmişler, yada o dersi önemli görmemişler ki iftiranın günahından habersizler. Bunlar aynı zamandaİslam’i hayatı teşvik eden üst düzey STK’larımızda, üst düzey görevlerde bulunabiliyorlar.
Kamu araçlarını başkalarının kullanması büyük günah ama, bu bahsettiğimiz imamların kullanmasının hiçbir günahı yok! Yada onlara öyle görünüyor. Başkasına araba kullanmayı yasaklayan ve eğitimi imam hatip olan yöneticimizin biri, haftasonunda gecenin Onunda ülkemiz şehirlerinden bir tanesinde parklarda bahçelerde Fink atabiliyor. Çünkü ona günah yok!!! Hatta trafik cezası bile yiyebiliyor. Utanmadan cezayı da başkasına ödetmeye çalışabiliyor.
Ben hiç kamu malına tecavüz etmedim, haksız kullanmadım diyenlere de şunu hatırlatayım. En azından çocuğunuzun ödevini, yüksek lisans tezinizi ya da şahsınıza ait herhangi bir metni kamunun yazıcısından çıktı aldınız mı, yada kamunun kalemini kendi işinizde kullandınız mı? Aldık, kullandık, günahımızı Affet Allah'ım dediğinizi duyar gibiyim.
İmar geçecek yerleri en yakınlarına duyurup buralardan arsa kapattırmayanları tebrik ediyorum, ama edenler İşte bu bahsettiğim iki yüzlülük ve tutarsızlık ta dibe vurmuşmüslümanların ta kendileridir.
Konuştuğu ile yaşadığı, inandığı ile amel ettiği arasında uçurum olan bizler, uçurumu düzleştirmediğimiz sürece, asla uzun süreli kazanamayacağız. Hep kısa süreli başarılar olacak.
Allah'ın bize verdiği emaneti layıkıyla kullanmazsak, hakkı ve adaleti tesis etmezsek, yani haklıya değil kendimize çalışırsak uzun vadede hep kaybeden olmaya devam edeceğiz.
Allah aşağıdaki ayetlerde buyurduğu gibi, bize imkânlar vererek, zaman vererek bu zaman zarfında bu imkânlarla yaptıklarımızı değerlendiriyor ve sonucuna göre bize karşılığını vereceğini söylüyor.
“Allah bir şehri misal olarak verdi: Bu şehir güvenli, huzurlu idi, Oraya her yerden rızkı bol bol geliyordu. Ne var ki onlar Allah'ın nimetlerine karşı nankörlük ettiler. Allah da onlara, yaptıkları işler yüzünden açlık ve korku elbisesini (felâketini) tattırdı.
Andolsun ki, onlara içlerinden bir peygamber geldi de onu yalanladılar. Bunun üzerine zulüm yaparlarken azab da onları yakalayıverdi.
Artık Allah'ın size rızık olarak verdiği şeylerden helal ve temiz olarak yiyin. Allah'ın nimetine şükredin, eğer gerçekten O'na ibadet edecekseniz..” (Nahl Suresi, 112-114.Ayetler, Elmalılı Tercümesi)
Toplum olarak bu “şark kurnazlığı” durumundan çıkmak zorundayız. Bir işin hakkı neyse onu yerine getirmek durumundayız.
İdarecilikte asıl görev, Adaleti ve Hakkı tesis etmektir, bunu yapmayanlara Allah verdiği mühletin sonunda korku elbisesi giydireceğini söylüyor, demekki bizler, kendi yaptıklarımızın farkındayız ve kuşatıcı felaketin geleceğini biliyoruz.
Ne mutlu imtihana hazır olanlara,
Salih ÇAKIROĞLU
26 Ocak 2019 Cumartesi
Müslüman Tutarlı Olmalı
Yıllarca başarıya susamış, başarı için çabalamış, sonunda başarıyı elde etmiş müslümanlar, bugün başarısız olmanın arifesinde ise, bunun sebebi tamamen yaptıklarıyla düşündükleri ve inandıkları arasındaki farktan kaynaklanmaktadır, yani tutarsız tavır ve davranışlarından.
Editor: admin
26 Ocak 2019 - 17:28