Oysa o kadar basit, o kadar yalın ki… Yalnızca şu dört soruyu sorup, bu sorulara cevap aramamız yeterli.
Neden öğreneceğiz?
Ne öğreneceğiz?
Nasıl öğreneceğiz?
Kim öğretecek?
En basitleşmiş şekliyle, dünyadaki bütün eğitim sistemleri gibi, bizde de, “1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu” bu dört ayak üzerine kurulmuştur.
Kanun, neden öğreneceğimizi Amaçlar bölümünde açıklamış: Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı; Türk Milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Anayasanın başlangıcındaki temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyetine karşı görev ve sorumluluklarını bilen ve bunları davranış haline getirmiş yurttaşlar olarak yetiştirmek; ifadesiyle nasıl vatandaş yetiştirmek istediğimizi;
Beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişiliğe ve karaktere, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumluluk duyan; yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek; ifadesiyle de nasıl bireyler yetiştirmemiz gerektiğini kanunla belirlemiş.
Ne öğreneceğimizi de İlkeler bölümünde açıklamış: I – Genellik ve eşitlik olacak. II – Ferdin ve toplumun ihtiyaçları karşılanacak. III – Bireyler yetenek ve ilgilerine göre yönlendirilecek. IV – Eğitim hakkı herkese tanınacak. V – Fırsat ve imkân eşitliği sağlanacak. VI – Süreklilik olacak. VII – Atatürk İnkılâp ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği öğretilecek. VIII – Demokrasi eğitimi verilecek. IX – Laiklik kuralları uygulanacak X – Eğitim bilimsel olacak. XI – Planlı olacak. XII – Ve karma eğitim olacak.
Nasıl öğreneceğimizi iki gruba ayırmış yasa: 1-Örgün eğitim 2- Yaygın eğitim.
Örgün eğitimi okullara ayırmış: 1-Okul öncesi eğitim. 2- İlköğretim. 3- Orta öğretim. 4- yükseköğretim. Hangi eğitim basamağında ne tür ve hangi konular, hangi öğretim metotlarına göre yapılacağını da planlanmış.
Ola ki örgün eğitimle karşılanamadı diyerek, bir de yaygın eğitim imkânı vermiş yasa: Örgün eğitim sistemine hiç girmemiş yahut herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademeden çıkmış vatandaşlara, örgün eğitimin yanında veya dışında, ihtiyaç duyulduğu alanlarda eğitim vermeyi bile planlamış.
Bütün bu planlamayı icra etmeleri için de öğretmenleri görevlendirmiş.
“Öğretmenlik, Devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle yükümlüdürler,” diye de öğretmenlik mesleğini tanımlamış ve görevlerini belirlemiş.
Amaç belli, ilkeler belli, yöntemler belli, uygulayıcılar da belli olduğu halde, her şey bunca ince noktalarına göre düşünülmüş ve planlanmış olmasına rağmen, neden eğitimde dünya ülkelerinin arkasından nal toplamaktayız öyleyse?
Neden 137 ülkenin eğitim kalitesine göre sıralandığı listede Ukrayna 49’uncu, Türkiye ise 99'uncu sırada yer almaktadır hala?
Sorun neremizde?
Planlamalarımızda mı?
Öğretmenlerimizde mi?
Yoksa amaçlarda mı anlaşamıyoruz, ilkelerde mi birleşemiyoruz? Neden eğitim alanında toplumsal bir mutabakat sağlayamıyoruz?
Birbirimizden gizlediğimiz, gizli emellerimiz mi var eğitim politikalarını uygularken?
Birbirimizden sakladıklarımız mı var ki, her düşünceden temsilcileri bir araya toplayıp ortak bir mutabakat sağlayamıyoruz?
Göreve başlamasıyla verdiği demeçlerle bizi heyecanlandıran Sayın Bakanımıza hem önedik, hem de büyük bir umutla bekledik. Süre sınırlandırması koymadan, bu amacı gerçekleştirecek, toplumun her kesiminden, alanında uzman kişilerden oluşacak büyük bir şura toplamasını. Ama henüz bu alanda atılan bir adım göremedik.
Sayın bakanımızın gayretlerini görüyor olmamıza rağmen, başaracağına olan inancımız her geçen gün azalmaktadır. Mevcut teşkilat yapısıyla bunu başarması pek kolay görülmüyor. Eğitimin düzelmesinin önündeki en büyük engelin bizzat mevcut yönetim kademelerindeki yöneticiler ve yönetici atama yönetmeliği olduğunu bir türlü anlatamadık.
Sorun belli, çözüm belli…
Her kesimin temsil edildiği, eğitim alanındaki temsilcilerin katılacağı, aralarında tartışıp, asgari müştereklerde anlaşacak bir şura toplayın.
Liyakat sistemini getirin. Adil olarak uygulayın.
Ve öğretmen yetiştirme sistemini elden geçirin…
NEDEN BAŞARAMIYORUZ?
Eğitimci yazar Ertuğrul Özgün'ün Yeni Yazısı ile Sizlerle
Editor: admin
01 Eylül 2019 - 11:57