Peki bunun sebebi ne? Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Profesör Doktor Emrah Altıparmak, miyopi bozukluğunun ortaya çıkış nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler verdi, önerilerde bulundu. ''Miyopi bütün dünyada, adeta bir pandemi gibi giderek artıyor. Özellikle Dünya Sağlık Örgütü ve International Myopia Institute gibi örgütler bu durumu bütün çıplaklığı ile önümüze koymaktalar. Brian Holden Vision Academy ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2015 yılında hazırlanan bir raporda 2020 yılında dünya nüfusunun %33’ünün (yaklaşık 2.5 milyar insanın) miyop olacağı öngörülmüştü ve muhtemelen bu rakama ulaşıldı. Bu hızla artmaya devam ederse, 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun yarısından fazlasının (yaklaşık 5 milyar insanın) miyop olacağı öngörülmektedir. Bu hastaların yaklaşık 1 milyar kadarının yüksek miyop olması beklenmektedir” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Emrah Altıparmak, giderek büyüyen bu tehlikenin önüne geçilmesi gerektiğini belirtti.
Pandeminin etkisi büyük
Pandemi sürecinin miyopi bozukluğu vakalarındaki artışta önemli bir etkisi olduğunu belirten Prof. Dr. Emrah Altıparmak ''Miyopi uzağı görmekte zorlanma olarak karşımıza çıkan bir sağlık sorunu. Geçmişte dünya üzerinde miyop sayısı bu kadar fazla değilken, son on yıllarda bu kadar artmasının nedenleri epeydir tartışılıyor ve araştırılıyor. Miyopinin ortaya çıkmasını tetikleyen birinci faktörün yakına bakarak uzun zaman geçirme olduğu düşünülüyor. Değişen dünyada, özellikle Covid-19 sonrası dönemde okulların bile uzaktan eğitime yöneldiği düşünülürse bu risk faktörünün ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. İkinci risk faktörü ise aydınlıkta (açık havada) geçirilen zamanın az olması. Biliyoruz ki günde iki saat veya daha fazla aydınlıkta açık havada geçiren çocuklar miyopiye daha az yakalanıyor. Ancak Covid-19 döneminde sokağa çıkmanın kısıtlandığı dönemlerde bazı çocuklar ve gençler hiç dışarı çıkamadılar. Bazıları da bunu alışkanlık haline getirip sokağa çıkma kısıtlamaları kalksa bile aynı tarzda yaşamaya devam ettiler” açıklamasında bulundu.
Miyopi bozukluğu tedavisi hakkında da bilgi veren Altıparmak ''Miyopi tedavisinde gözlük veya lens kullanarak daha iyi görme sağlayabiliyor kuşkusuz. Hatta 19-20 yaşlarından sonra numara artışı durmuşsa, göz yapısı da uygunsa lazer ameliyatları ile gözlüksüz bir hayat mümkün olabiliyor. Ancak yüksek miyopinin ortaya çıkardığı bazı durumlar var ki ne gözlük ne lens kullanımı ne de lazerle numaraların sıfırlanması ameliyatları bu riskleri ortadan kaldırmıyor” dedi.
Miyoplarda görülme riski daha fazla..
''Yüksek miyoplarda bizi en çok kaygılandıran ve kalıcı görme kaybına neden olan hastalık “Miyopiye Bağlı Maküla Dejenerasyonu”. Bu ileri yaşta gördüğümüz “Yaşa Bağlı Sarı Nokta Hastalığı” ile hemen hemen aynı özellikleri taşıyan bir hastalık. Yüksek miyop, çocuk ve gençlerde görünmüyor belki ancak onların 50’li, 40’lı, hatta 30’lu yaşlarında karşılarına çok daha büyük bir olasılıkla çıkması bekleniyor. Mesela yüksek miyop bir kişide bu hastalığın görülme olasılığı 41 kat artıyor (%4100 olarak ifade edersek ne kadar önemli olduğunu anlayabilirsiniz). Bu hastalığın tedavisi oldukça zor, gözün içine düzenli iğne yapmak gerekiyor, buna rağmen yine de kalıcı görme kayıpları ile sonuçlanabiliyor. Yüksek miyopiye bağlı daha sık görülen diğer göz problemleri ise retina yırtılması/ dekolmanı, katarakt ve göz tansiyonu hastalığı. Numara ne kadar yüksekse bu hastalıklar da daha sık görülüyor. Bu nedenle numara artışı ne kadar düşük bir noktada durursa,kişinin karşılaşacağı risk o kadar düşük olacaktır” açıklamasında bulunan Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Altıparmak, dünyada da miyopinin geldiği seviyeden ve ülke ekonomisi açısından sonuçlarından bahsetti. Altıparmak ''Miyopi artışına bizden çok daha önce yakalanan, Çin, Japonya gibi Uzakdoğu ülkelerinde bu sorun artık karşımızda duruyor: bu ülkelerde 75 yaş altı nüfusta en önemli kalıcı görme kaybı, hatta körlük nedeni yüksek miyopiye bağlı görme kayıpları. Hastaların göz sağlıklarını kaybetmeleri ve buna bağlı üretkenliklerini yitirmeleri bir yana, bu pahalı tedavilerin ülke ekonomisine ne kadar büyük yük olduğu ve bu yükün giderek daha da artacağı tartışılıyor. Bu hızla giderse, ülkemizde de önümüzdeki on yıllarda bu durumla karşılaşmamız hiç de sürpriz olmaz. Şu anda bile ülkemizde SGK’ nın göz sağlığı harcamalarının en önemli kalemlerinden birisini bu tedaviler oluşturuyor. Miyopi bu hızla artmaya devam ederse, gelecekte bu yükün iyice ağırlaşacağını görmek için kâhin olmaya gerek yok'' dedi.
Ne yapılabilir?
Miyopi bozukluğu tedavisi için yapılması gerekenlerin tek taraflı olmadığının altını çizen Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Emrah Altıparmak Aslında “Biz hekimler olarak, sizler de aileler olarak neler yapabiliriz? “ sorusuna cevap vermemiz gerekli. Çünkü miyopi artışının yavaşlatılması tek bir tarafın çabası ile başarılacak bir durum değil. Göz sağlığı uzmanları olarak şunu söyleyebiliriz ki artık eskisi gibi elimiz kolumuz bağlı biçimde miyop artışına seyirci kalmıyoruz. Çünkü klinik araştırmalar ile kendisini ispatlamış bazı tedavi seçenekleri artık var. Bunlar miyopi artışını tamamen durduramasa bile başarılı bir şekilde artış hızını kesiyor. Bu tedaviler arasında özel gözlükler (bifokal), kontakt lensler (multifokal veya gece lensleri), hatta hazırlatılarak göze damlatılan Atropin isimli bir ilaçtan bahsedilebilir. Bu önerilen tedavi yöntemleri kesin olarak kanıta dayalı olarak tercih ettiğimiz yöntemler. Yani her birinin ardından belli bir bilgi birikimi, önemli laboratuvar ve klinik çalışmalar var ve işe yaradıkları tüm bilimsel otoriteler tarafından kabul ediliyor. Bu tedavileri gelişigüzel olarak değil, hastanın gözünün özelliklerine, yaşına, hayat tarzına ve uyumuna bakarak özenle seçmek ve sonuçları takip etmek gerekiyor. Yani tüm hastalıklarda olduğu gibi “hasta merkezli” bir yaklaşım içinde “kişiye özel” olarak tedaviyi programlamak gerekiyor. Biz bu tedavileri kliniğimizde uzun bir süredir dikkatle ve başarı ile uyguluyor ve sonuçlarını gözlüyoruz. Ayrıca gün geçmiyor ki yeni bilgiler mevcut bilgilerimize eklenmiyor” dedi ve ekledi “Peki hastalarımız ve aileleri olarak sizler üzerine düşeni yapmaya hazır mısınız? Çocuklarınızın ekran sürelerini birlikte tartışıyor musunuz? Onlara örnek olacak biçimde siz de ekran sürelerinizi kontrol edip azaltmaya çalışıyor musunuz? Yoksa onların kendi başlarına 30 cm’den telefonlarına bakıp dizi izlemeleri, oyun oynamaları sizin için de başınızı dinlediğiniz bir sığınak görevi mi görüyor? Onları okula gitmedikleri hafta sonlarında gündüz saatlerinde dışarı çıkmaya teşvik ediyor musunuz? Birlikte açık hava yürüyüşleri yapıyor musunuz? “Günde 2 saatten az yakına bak, 2 saatten çok aydınlıkta açık havada zaman geçir” kuralına uymaya hazır mısınız? “