• Reklam

Saadetli kadınlar; Mescid-İ Aksa onurumuzdur

Saadet Partili kadınlar İsrail'i protesto etti, Kudüs'e destek verdi...

Saadetli kadınlar; Mescid-İ Aksa onurumuzdur

Saadet Partili kadınlar İsrail'i protesto etti, Kudüs'e destek verdi...

Saadetli kadınlar; Mescid-İ Aksa onurumuzdur
Editor: admin
19 Kasım 2014 - 21:35

Saadet Partisi Genel Merkez Kadın Kolları Türkiye genelinde eş zamanlı basın açıklaması yaptı. Gazete365’in yayın bölgesi olan Bahçelievler, Bakırköy, Güngören ve Bağcılar Kadın Kolları üyeleri, İsrail askerlerinin Mescid-i Aksa baskınını protesto etti. Saadetli kadınlar "İsrail'i protesto, Kudüs'e destek" amaçlı yaptıkları basın açıklamasında şu sözler yer aldı;

MESCİD-İ AKSA ONURUMUZDUR

Bu gün Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa; tam 47 yıl sonra ilk kez Siyonist İsrail askerlerinin postallarıyla çiğnenmektedir. İsrail’in bu alçak tavrını lanetliyor, bu alçaklık karşısında gereken tepki ve kararlılığı ortaya koyamayan ve emperyalist mihraklarla işbirliği yapan yönetimleri kınıyoruz.

Zulmünü katliam ve vahşete dönüştüren, İslamın kutsal değerlerine yönelik saldırılarla müslümanların onurunu çiğneyen İsrail, cılız açıklamalar, sözde kınamalar ile daha fazla cesaretlenip, daha fazla pervasızlaşmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, İsrail kendisini en fazla güvende hissettiği bir dönemeçte. Çünkü etrafı boşaltılmış, çevresindeki ülkeler çökertilmiştir.

İslam’ı yanlış tanıtma ve barış için tehdit gibi gösterme siyonist ve sömürgeci çevrelerin sinsi bir planıdır. Amaç Filistin’de ve dünyanın dört bir yanında zulüm altında olan Müslüman halkları yalnızlaştırmak, savunmasız bırakmak, gözden düşürmektir.
İslam terörle asla bağdaştırılamaz. İslam dünya barışı için bir tehdit değil, bilakis dünya barışının teminatıdır. Barış ve Hakk’a teslim anlamına gelen İslam nereye ulaşmış ise oraya barış getirmiştir. İslam her çeşit haksızlığa ve sömürüye karşıdır.
Selahaddin Eyyubi; “Ümmeti ölçerken Beytül Makdise” bakın demistir. Kudüs gerçektende bir barometer gibidir. Yüce yaradıcımız;” Mescid-i Aksa’yı ve etrafını mübarek kıldık!” buyuruyor. Ne zaman ki buradaki düzen Hak merkezli olduysa barış hakim olmuştur, ne zamanki batıl düzen hakim olmuşsa zulüm olmuştur.

Bulunduğumuz zaman dilimi ise tarihi bir kırılma noktasıdır. Müslümanlar olarak imtihanımızı veriyoruz.
Gazze'ye yönelik son saldırılarda aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 2 bin kişinin şehit edilmesine, 20 bin evin yerle bir edilmesine rağmen geçtiğimiz günlerde ABD’li Orgeneral Martin Dempsey, insanı dehşete düşüren bir açıklama yapmıştır. Dempsey; “ İsrail’in, son Gazze operasyonunda sivil kayıpların engellenmesi için gösterdiği çabanın takdir edilecek düzeyde olduğunu” söylemiş, “Bu konuda İsrail’den alacağımız dersler var” demiştir.
Tarih boyunca İslam’ın bayraktarlığını yapmış bir ecdadın torunları olarak içimiz kan ağlamaktadır.
Bu milletin evlatlarının, elbette yapacağı çok şey vardır. Aynı idealler etrafında birleşildiği zaman nelerin üstesinden gelindiğini tarih bize göstermiştir.
İsrail hükümeti, 23 Temmuz 1980’de Kudüs'ü İsrail'in ebedi başkenti olarak ilan etmiş ve bu karar 30 Temmuz 1980 tarihinde İsrail parlamentosu Knesset'te onaylanmıştı.,

Bunun üzerine 28 Ağustos 1980’de Türkiye, tepki olarak Kudüs'teki Başkonsolosluğu kapatıp İsrail ile ilişkilerini maslahatgüzarlık seviyesine indirmişti. Söz konusu karar dolayısıyla İsrail’e tepki bununla sınırlı kalmamış, Milli Görüşün Merhum Lideri Erbakan’ın önderliğinde Milli Selamet Partisi olarak,Türkiye Büyük Millet Meclisine bir gensoru  verilmiştir. Üstelik Milli Selamet Partisi’nin Hükümet Ortağı olduğu partiye mensup Dış işleri Bakanı için bu gensoru verilmiştir. Ardından Mecliste kabul edildiği için Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir bakan, bir Dışişleri Bakanı düşürülmüş oluyordu. Bu girişimi haber yapan gazeteler; “Düşürülen Hayrettin Erkmen değil, Türk Dış Politikasıdır” yorumunu yapmışlardır.

Ayrıca Milli Selamet Partisi bin yıl Kudüs'ün koruyuculuğunu ve kurtarıcılığım yapmış olan milletimizin tepkisini dile getirebilmesine imkân tanımak için 6 Eylül 1980’de yüz binleri bulan İsrail'i tel'in ve Kudüs'ü kurtarma mitingleri düzenlemiştir.
Bu mitinglere rağmen hükümet, bırakın İsrail'i kınamayı, İsrail'le ilişkileri artırmak için elinden geleni yapıyordu. İkili ilişkilerin artması için gizli ve açık görüşmeler yapılıyordu, tıpkı günümüzde İsrail ile ilişkileri alabildiğine artıran mevcut iktidar gibi.
Fakat ne yazık ki bu gün Milletimizin Meclisinde böylesine güçlü bir irade bulunmamaktadır. Oniki yıldır ülkemizi yönetenlerin kalıcı hale getirdiği seçim barajı ile bu güçlü irade gasp edilmektedir.

Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa sadece civar halkın malı değil, ümmetin ortak değeridir.
Kabe'de bizim, Mescid-i Nebevi'de, Mescid-i Aksa'da bizimdir.
Kudüs Filistinlinin derdi ise en az onun kadar bizim derdimizdir, Müslümanların derdidir. Zulme rıza da zulümdür.
Yazarların köşelerinde sürekli işlemesi ve bir bilinç oluşturması, siyasilerin ise yaptırım uygulaması, fert olarak ise hepimizin İsrail mallarına ekonomik ambargo uygulaması gerekmektedir. Merhum Liderimizin de belirttiği gibi Siyonizm sadece müeyyideden, yani yaptırımdan anlar.
Bunun için tüm kardeşlerimizi İSRAİL MALLARINI BOYKOT etmeye çağırıyoruz.
Bu şanlı milletin evladı olarak yapacaklarımız neticeyi belirleyecektir.
Herkes bilmelidir ki;
Ne Kudüs'ten vazgeçeriz.
Ne Mescid-i Aksa'dan vazgeçeriz.

 


YORUMLAR