Ekonomilerde kriz denildiği zaman neyin anlaşılması gerektiği konusunda ortak bir görüş birliği aslında yoktur? Kimileri, durgunluk kimileri; Resesyon (Ekonomik faaliyetlerde duraklama, gerileme ve işsizliğin artması milli gelirin düşmesi v.s gibi) kimileri Enflasyon (Fiyatların genel düzeyinin sürekli ve hissedilir bir şekilde artmasını ifade eden bir durumdur) kimileri de Deflasyon'u (Genel olarak piyasada faaliyetlerin belirli bir zaman aralığında sürekli olarak düşüş göstermesi durumudur) bugünkü inşaat fiyatlarında ki düşüş gibi, ekonomik kriz olarak algılıyor.
Bunlara ek olarak finans kesiminde ortaya çıkan krizlerin her birinin ekonomik kriz olarak tanımlanması gerekliliği de ortaya konunca iş biraz daha karışıyor. Çünkü bugün inşaat sektöründe ki durum hem enflasyonu hemde deflasyonu beraberinde tetiklemektedir. Buna birde uluslararası küresel krizler eklendiğinde işin içinden çıkılabilmesi mümkün olmamaktadır. Ekonomik kriz, tüketici talebinde ve firmaların yatırımlarında ki büyük düşüş, yüksek oranlı işsizlik ve dolayısıyla yaşam standartlarının düşmesi ortaya çıkınca daha fazla etki alanına tesir etmesinden kaynaklanan sorunları da beraberinde tetiklemektedir.
Bu tür ekonomik krizler de genellikle finansal piyasalarda ki belirsizlikler ve hisse senetleri fiyatlarında ki düşüşler ve Türk lirasının, yabancı paralar karşısında değer kaybetmesi krizi tetikler. Bazen de krizler doğrudan doğruya finansal sektörden de kaynaklanmış olabilir. Fakat 2018 yılından itibaren yaşadığımız kriz hem finansal hem de inşaat sektöründe ki durumdan da kaynaklanmaktadır. Yani krizler bazen reel kesimden başlayarak finans kesimini varabileceği gibi tam tersi de olabilir. Bir ülkede veya bugün ülkemizde çok ağır bir kriz söz konusuysa sonuçta bir Resesyon (Ekonomik faaliyetlerde duraklama) veya borçları ödeyememe Default (Kusur, ihmal) durumu ortaya çıkabilir.
Ekonomik krizlerin tanımlanmasında sorunlar olduğu gibi kriz, dalgalanma, çöküntü gibi ifadeler arasında da farklılıklar vardır. Uluslararası krizler de ki en önemli sebebin inşaat sektöründen kaynaklandığını 2007 yılında ki ABD Mortgage bizde Morgıç diye tabir ettiğimiz kredilerin yol açtığı küresel sarsıntı o haliyle kalmış olsaydı ana kriz yerine dalgalanma denilecekti? Banka batışlarına sebebiyet veren ve inşaat da ki imalatın tamamının kredilendirilmesinden kaynaklanan ve geri dönüşümleri riskli olan bir durumla karşı, karşıya kalınmasından kaynaklanmıştır. İşte ödeme darlığı içerisine düşüldüğü zaman kredilerin geri dönüşümleri zincir gibi bütün sektörleri vurarak ABD ortaya çıkması ve global bir büyüklüğe ulaşması etki alanını genişleterek büyütmüştür.
Türkiye Cumhuriyet'i konut kredileri konusunda tüketiciye esneklik sağlayacak bazı özellikler (Değişken faizler, ipotekli satış şartları v.s) gibi konularda ki belirsizliğini çözmek üzere 5582 sayılı kanun (Mortgage Yasası) 06 Mart 2007 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Mortagge yasası hem krediyi kullananlara hem de bankalara şu özellikleri taşır. BSMV diye bilinen Banka, sigorta, muamele vergisi devlete ödenir. Sabit faiz değişen faiz (Mortgage yasası kapsamında iki faiz seçeneği sunulur) Ekspertiz konut değeri bir uzmanın görüşü ile belirlenir? Uzman konusunda mutlaka yüksek eğitimli ve diplomalı olmalıdır.Türkiye de konut kredilerin de bankalar biraz da ABD göre daha gerçekçi davranarak var olan realiteyi uygulayarak dönüşlerde çok sıkıntılar yaşamadılar, ta ki 2018 yılına gelininceye kadar? Bunda imalat değerinin altında kredi verilmesi ve yabancı alıcıların da ciddi bir mülkiyet satışı gerçekleştirilmesi oluşmuş olmasından kaynaklanmıştır.
31 Mayıs 2012 tarihinde kabul edilen 6306 sayılı Afet Riski altında ki riskli yapıların ve alanların dönüştürülmesi hakkında ki kanun halk arasında (Kentsel Dönüşüm Yasası) ile birlikte kentlerde ki çürük yapı stokunun nitelikli yapı stokuna dönüştürülmesi ve düzenlenmesi. Bu kanun sel, toprak kayması gibi doğal afetler nedeniyle oluşabilecek büyük yıkımların önlenebilmesini amaçlamaktadır. Kanunun çıkış sebebi 1999 yaşanılan Marmara depremidir. Fakat 6306 sayılı kanun özellikle kent stoku, çürük ve kötü İstanbul için çare olamamış ve uygulamalarda ivme kazandıramamış ve hukuki sorunların, çözümlerini sekteye uğrattığı için de bugün Fikirtepe de ki TOKİ tarafından pilot bölge ilan edilen kentsel dönüşüm alanı perişan bir vaziyettedir ve hak mağduriyetlerinin yaşanmasına vesile olunmasına sebebiyet vermiştir. Çok acil olarak ivedilikle Bayındırlık bakanlığı gerekli düzenlemeleri yaparak inşaat ve yapı sektörünün önünü açacak yasal düzenlemelerin bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Ülkemizde inşaat rant sektörü olarak algılanınca herkesin hücum ettiği bir meslek kolu olmuş sanayi ve üretim ikinci plana itilmiştir. Çirkin bir betonlaşma ve yeşil alan katliamı yaşanarak hızlı bir şekilde rantsal alanlar yaratılarak büyük kazançlar elde edilmiştir. 2015 yılında gerçekleştirilen seçimler öncesi dönemin Ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcısı sayın Ali Babacan bir an önce rant ekonomisinden, kurtularak yeniden üretim ve istihdam ekonomisine geçiş yapmamız gerektiğini bildirerek o gün krizin ayak izlerini hissettiğini buradan belirtmek istiyorum. Böyle sünni bir ekonomik büyüme ile bugünlere geldik, bunun adı borç ekonomisidir ve faiz sisteminin tüm kurum ve kurallarıyla yönetiminin adıdır.
Acil eylem planı geç kalınmış bir durum olarak görülse de yapısal reformlar yapılmadığı ve mali disiplin uygulanmadığı için ekonomimiz istikrarlı bir büyüme sağlayamamıştır. Kamu kesimi borçlama gereği ve gayri safi milli gelirin sünni artışı bu durumun en belirgin özelliğidir. Bütçede ki cari açığın dengelenmesi açısından yapılacak olan tasarruf tedbirlerinin bir an önce hayata geçirilmesi ve istikrarlı bir şekilde ekonominin rayına oturtulması gerekmektedir. Varlık fonuna atılan (THY, Çaykur ve Kamu Bankaları) gibi uluslararası arenada büyük değere sahip bu kuruluşlar ipotek edilerek kredi alınması ve dövizle borçlanılması krizler de daha da büyük sorunları beraberinde getirir. Kısa ve uzun vadede borçlanmak likidite eksikliği çekilmesi daha sonra geri ödemelerde dengesizlik yaşanmasına yol açar.
Tam ve bağımsız bir üretim ve istihdam yaratan milli bir ekonomi ile ancak bu krizlerin üzerinden gelebiliriz? Her zaman söyledim yine de söylüyorum rant ekonomisi günü kurtarmak ve makyaj çalışmaları realiteden uzaklaşmak demektir. Dış kredilerin ülkemize çok fazla gelmesi üstüne üstlük hazine kefilli döviz borçlanması iş adamlarımızın büyük bir risk almasını sağlar. Kalkınmak için yapılan olan modernizasyon çalışmaları ve ileri teknoloji uygulamaları, inivasyon dediğimiz değişim ve yenilik, milli bir kimlikle ve milli bir ruhla örtüşürse karamsar bu tablo iyimserliğe dönüşür ve istikrarlı bir hal alır.
Tüketim toplumundan çok üreten ve gelişim gösteren toplumlar imkanlarını ve kaynaklarını da iyi kullanarak başarıyı yakalarlar.
Ali KARACA
12.06.201
YORUMLAR