Bizler Marksizm’e karşı mücadele verdik. Çünkü Marksizm materyalist bir öğreti üzerine bina edilmekte, sermayeyi proletarya adına devletleştirerek tek elde toplamayı amaçlamaktaydı.
Bizim düşüncemiz, insanın bir de manevi yanın olduğunu kabul ederek sermayenin toplumda yaygınlaştırılmak suretiyle sınıf farkının ortadan kaldırılmasını gerektiriyordu.
Ancak ABD ve diğer emperyalist emelleri olan Liberal Kapitalist ülkeler de kendilerinin sömürü düzenlerinin yıkılacağından dolayı Marksizm’e karşıydılar.
Liberal Kapitalistler Marksizm’e karşı, biz de Marksizm’e karşıyız diye şimdi biz Liberal Kapitalist mi olduk?
Bizler Milletimize olan derin sevgimizden dolayı, miletin bütün fertlerinin, hak eşitliği anlamında eşit olmasına inandığımız ve sosyal adaleti savunduğumuz için Marksizm’le olduğu kadar, insanları köleleştiren Liberal Kapitalist anlayışla da mücadele ettik.
Marksistler, Liberal Kapitalizme karşı, biz de Liberal Kapitalizme karşıyız diye şimdi biz Marksist mi olduk?
Bizler, Oğuz Türklerinin Kızıl Elma’sı: Elde edildikçe yeni hedeflere yönelen, elde edildikçe uzaklaşan, uzaklaştığı oranda cazibesi daha da artan idealler ve hayallerin en uzağı, Osman Turan Hocamızın Kitaplaştırdığı “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” diye de bilinen “İLAYI KELİMETULLAH” (dünyada Allah’ın adaletini tesis etmek) hedefine inandık.
Emperyalist emellere hizmet eden, kökü dışarıda yapılanmaların da böyle idealleri var diye şimdi biz bu yapılanmalara mensup mu olduk?
Yeter artık basit mantık oyunları ile haklarını gasp ettiğiniz insanları baskı altına almaya çalışmayın.
İnsanları kategorilere ayırıp, onları sınıflandırmak suretiyle, fikir ve düşünce üretmesini engelleyenler, bu hakkı ve yetkiyi kendilerinde nasıl bulunduruyorlar, ya da insanların düşüncelerinin önünü hangi amaçla kesiyorlar diye sormayacağız.
Çünkü biliyoruz ki yeni ve gerçekçi politika üretemeyenler, taraflarını bir arada tutabilmek, onların düşünme melekelerini dumura uğratmak için bu metoda sürekli başvurular.
Her Adalet isteyeni FETO’cu, her Hak isteyeni PKK’lı ve her özgürlük isteyeni DHKPC’li ilan ederseniz, otomatik olarak bu kavramların savunucularının da yalnızca bu örgütler olduğu algısını oluşturursunuz ki bu hem kendinize hem ülkemize yapabileceğiniz en büyük kötülük olur.
Şimdi biraz duygudaşlık yapalım.
Çocuk denecek yaştan beri Türklük aşkından başka bir sevdanız olmamış. Tırnaklarınızla kazıyarak, emek vererek devlette belli makamlara gelmişsiniz. Birden bir Molla Kasım geliyor, hiçbir haklı gerekçe yokken bulunduğunuz görevden sizi alıyor. Yerinize kendi ideolojisine bağlı birini getirip oturtuyor. “Bana hukuksuz bir işlem yaptınız” diyerek yargıya başvuruyorsunuz. Yargı sizi haklı bulup göreve iade edilmenize karar veriyor. Bir bakıyorsunuz ki eski yönetmelik değişmiş, yeni yönetmelik hazırlanmış. Sizi yeniden değerlendiriyorlar. “Sen benim adamım değilsin” dinilip yeniden eleniyorsunuz. “Bu uygulama da hukuka aykırı” diyorsunuz, yeniden yargı yollarına başvuruyorsunuz. Yine karar bozuluyor. Bu arada yönetmelik yeniden değişiyor. Sizi yeniden yeni yönetmeliğe göre değerlendiriyorlar ve yeniden eleniyorsunuz. Bir kararın mahkeme den çıkması bir yıl sürüyor. Hukuk yollarını kullanıp dava kazanarak göreve geri dönmek için durmadan mücadele ediyorsunuz. Sizi her seferinde eliyor ve sonra da gözünüzün içine baka baka şöyle diyorlar. “Mülakatta kazanamadın.” Siz binlerce kitap okuyun, eserler verin kitaplar yazın, Türkiye genelinde dereceler yapın, bütün başarılarınız hiçbir anlam ifade etmiyor. Sınavda bütün soruları doğru cevaplayın alacağınız puan elli. Çünkü diğer elli puan komisyon üyelerinin taktirine bırakılmış. Sonra bir bakıyorsunuz ki aynı komisyonda yönetimin adamı olan bir başka aday yüz puanla değerlendiriliyor böylece puan sıralamasına göre “ADALET” li bir atama yapılıyor.
Bugün ülkemizde adaletin uygulaması bu yöndedir. Hakları gasp edilenlerin ise önünde üç seçenek vardır.
Ya “lanet olsun, alın devlet de sizin olsun makamlarıda,” deyip bir kenara çekileceksiniz.
Ya her türlü onurunuzu ayaklar altına alıp, mevcut yönetimin mahalle temsilcisine giderek: ”Ben artık sizin gibi düşünüyorum, uygun görmeniz halinde göreve talibim” diyerek atanmayı bekleyeceksiniz.
Ya da “HAK HUKUK ADALET” diyerek kırk derece güneşin altında yürümeyi tercih edeceksiniz.
Bu yürüyüşü amacından uzaklaştırmak isteyen bazı grupların yürüyüşe katılmalarını, Yürüyüşe katılan bu grupların yürüyüşü provoke edeceğini bile bile katılmamaları yolunda tertip edenlerce uyarılmamalarını olumsuzluk olarak görüyoruz.
Ama siz de; PKK lısı ile birlikte yürünüyor, DHKPC lisi ile birlikte yürünüyor diyerek yönetimde adaletin olmadığı gerçeğini gizleyemezsiniz.
Bizce önce kendinizi yoklamalısınız.
Ne kadar adilsiniz?
Her hak, hukuk ve adalet isteyen vatan haini midir?
En önemlisi ise adalet isteyenlerin vatanseverliğini ölçecek kalibrede kimler var bu iddiaları ileri sürenlerin içinde ve ölçü birimi nedir?
YORUMLAR