Okuma yazmayı söktüğüm sene kitap okudum mu, hatırlamıyorum. Ama ikinci sınıftan itibaren sınıfın kitaplığında ne kadar kitap varsa okumuştum.
Sonra da arkadaşlarımdan evinde kitap olan kim varsa onların kitaplarını isteyip okudum. Önce Türk Masalları, hikâyeler…
İlkokul yıllarımda İstanbul’a amcamlara seyahate geldiğimizde resimli çizgi romanlarla tanıştım. Bildiğiniz Teksas, Tommiks, Karaoğlan, Alptekin…
Ortaokulu evden dört kilometre uzaktaki ilçede okudum. Annem her gün elli kuruş öğlen yemeği parası verirdi bana. Öğrenimimin sürdüğü o yıllarda Çarşamba ve Cumartesi günleri okul yarım gündü. Yarım günlerde öğlen yemeği yemez, yemek paramla kitap alır, okuya okuya dört kilometre yolu yürüyerek eve gelirdim.
Bir keresinde çok aradığım ama bir türlü bulamadığım kitabın kendisinde olduğunu söyleyen arkadaşımdan, kitabı alabilmek için sağanak yağmur altında beklemiş, iliklerime kadar ıslanmıştım.
Bir keresinde de okumayı çok istediği ama pahalı olduğu için alamadığım bir kitabı, bana ait olmayan bir para ile satın almıştım. Sonra paranın sahibine söylemiş ama parayı da geri ödememiştim. Adına gasp mı dersiniz, hırsızlık mı dersiniz, ne derseniz deyin, ben bu eylemi gerçekleştirmiştim.
Ortaokuldan sonra bir yıl ara verdim eğitimime. Bu bir yıl içinde köyümüzün üniversite öğrencileri, köyde bir dernek kurup içinde de bana göre büyük sayılacak bir kitaplık oluşturdular. O yıl, sırf kitaplıktaki kitapları okumak için derneğin her işinde çalışmıştım.
Eğitimime ara verdiğim o yılda, dernek kitaplığındaki kitaplar arasında Türk edebiyatının milliyetçileri ve devrimcileriyle tanıştım. Nihal Atsız, Peyami Safa, Emine Işınsu, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fakir Baykurt…
Dünya klasiklerinden elime ne geçtiyse okudum... Sefiller, Suç ve ceza, Goriyot Baba, Kırmızı ve Siyah, Vadideki Zambak…
Ve öğretmen okulu ile birlikte siyasi kitaplar… Okuma sevdam, okuma aşkım hiç eskimedi, hiç tükenmedi… Eskiden gaz lambasının kısık ışığında sabahlara kadar değil gerçi ama şimdi aralıklı da olsa hala okuyorum. Artık sadece okumuyor, aynı zamanda yazıyorum da…
Yine uzattım, biliyorum… Ama bütün bunları yazmazsam şimdi söyleyeceğim sözlerin anlamı olmazdı.
Ben en çok hediyenin kitap olanını sevdim, bütün ömrüm boyunca. Bazen tanıdıklarımın üzerinde psikolojik baskı kurarak, kendime zoraki kitap hediye ettirdiğim de olmuştur. Ama beni en çok sevindiren, ben istemeden hediye edilen kitaplar olmuştur hep.
Bu sevinci bana en üst düzeyde yaşatan, kitap sevdamı bilerek kendiliğinden bana kitap hediye eden iki kişiden söz edeceğim sizlere, bu yazımda.
Biri okul arkadaşım. İyi devrimci. Aslında öyle pek okumayı da sevmez. Sohbet sırasında elimdeki kitabın bir üçleme olduğunu, okuduğum kitap bu üçlemenin ikinci kitabı olduğunu ve bitirince üçüncüsünü de okumak istediğimi söylemişim. Gitmiş üçlemenin üçüncü kitabını almış… Bunu ona söylemedim ama kitaba sevindiğimin belki yüz katı, kitap kapağına yazdığı, yüreğime dokunan sözlerine sevinmiştim. “Can dost, tek dost, güven abidesi can arkadaşıma,” cümlesine…
Diğeri mi? Aşkları dillere destan, kocası eski dostum ama onunla henüz yüz yüze görüşmediğimiz bir sosyoloji doktoru. Bildiğiniz kitap aşığı a da… Bir de yazar yanı var tabi. Yaşadıkları büyük aşkı, düzenli olarak tuttuğu günlüklerinde ilmek ilmek işlemiş. Öyle çok anı biriktirmiş ki birkaç kitaba sığacak gibi değil. Gerçi yazışarak sohbet ediyoruz diyorum ama arkadaşlığımız üst düzey. İki yıldır onun yazdıklarını ve benim yazdıklarımı konuşuyoruz. Ona: “Ya sen de yaz ya da editöryal danışmanım ol,” dedim. “Gelemem öyle özgürlük alanımı daraltacak işlere,” diyerek, kestirip attı. Aramızda kalsın, yine de fikirlerinden azami ölçüde yararlanıyorum.
Dedim ya kitapları konuşuyoruz çoğu zaman, diye. Sohbet sırasında hep, “İleri yaşlarda Ayn Rand, Amin Maloof, Paolo Coelho ve Umberto Eco'da mutlaka okunmalı insan diyordu… Ben de esprili bir şekilde, “ileri yaşlarda okurum,” demiş ve geçiştirmiştim. Sırf beni yaşı ilerlemişler sınıfına sokmak için iki yazarın da en çok okunan kitaplarından üçünü hediye etti geçen ay. Üstelik imzalayarak…
Dedim ya, “hediyenin kitap olanını severim en çok.” Bu iki arkadaşımın da kitap hediyelerine çocuklar gibi sevindim. İstedim ki sevincimi de onların benim gönlümdeki yerini de herkes bilsin...
YORUMLAR