SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (16)
  • Reklam
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (16)

20 Kasım 2024 - 07:47

"Aydınların Aydınlatamadığı Halkı, Soytarılar Aldatır."
Cemil Meriç, (1916-1987)
2013 yılına, Türk demokrasi tarihinin en büyük katılımlı protesto eylemi olarak kabul edilen Gezi Parkı olayları damgasını vurur.
Gezi parkı olayları veya Gezi Parkı direnişi diye adlandırılan olaylar, 28 Mayıs 2013'ün sabah saatlerinde, “Taksim Yayalaştırma Projesi” kapsamında Taksim Gezi Parkı'nın bir duvarının yıkılmaya başlanması ve bazı ağaçların sökülmesi üzerine, bir kısım çevreciyle başlayan protestoların, kısa süre içinde ülke geneline yayılmasıdır.
Küçük bir grup çevrecinin başlattığı parkta yapılan bir oturma eyleminin, şiddet kullanılarak tahliye edilmesine duyulan öfkeyle ateşlenen Gezi Parkı olayları, daha sonrasında ifade özgürlüğü, medya sansürü, gibi toplumsal sorunlara ve Erdoğan'ın baskıcı otoriter yönetimine karşı toplumsal bir harekete dönüşür.
Bütün ülkeye yayılan ve yaklaşık 20 gün süren Gezi Parkı eylemleri, Türkiye'nin yakın tarihine damgasını vuran olaylar arasında yer alır.
Emniyet Genel Müdürlüğü raporlarına göre, yirmi gün süren Gezi Parkı eylemlerine destek vermek için Bayburt hariç Türkiye'nin tüm kentlerinde protesto gösterileri düzenlenir.
Resmi kayıtlara göre, Türkiye genelinde, 4 milyona yakın kişinin yaklaşık 5.000 gösteriye aktif olarak katıldığı ilan edilir. Olaylar sırasında yirmi iki kişi ölür ve çoğu ağır olmak üzere 8.000'den fazla kişi yaralanır.
Sağcı ya da solcu ayrımı olmadan, otoriter yönetime tepki gösteren bütün kesimlerin katıldığı ve çoğu yerlerde eğlenceye dönüşen, ana hatlarıyla kısaca hatırlatmaya çalıştığımız Gezi Parkı olaylarının ilk günlerinde, Bahçeli’nin talimatıyla MHP’nin kurmay takımı Eylemi desteklemek için Gezi Parkı’na gider.
MHP sözcüsü Lütfü Türkkan, o gün şu sözleri söyler. “AKP iktidarının hukuk dışı ve kural tanımaz uygulamaları sonucu Taksim Gezi Parkı’nda Hayata geçirmek istediği doğa katliamı ve rant hırsızlığını protesto etmek amacıyla burada toplanmış bulunmaktayız.”
Yani o günlerde Bahçeli ve tüm MHP’liler açısından, “AKP iktidarı, hukuk dışı ve kural tanımaz uygulamaları, adları yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış, doğa katliamı yapan rant hırsızı bir yapılanma” olarak görülmektedir.
Hatta Bahçeli, Olaylar sırasında Polisin attığı gaz kapsülü ile hayatını kaybeden Berkin Elvan İçin, “Berkin, hepimizin kaybıdır, hepimizin hüznüdür, herkesin ortak acısıdır.” diye mesaj yayınlar.
18 Haziran 2013’te Bahçeli yine kürsüden, “Başbakan’a göre, sokaktaki kalabalık çapulcudur. Başbakan’a göre, AKP’yi kıskananlar devreye girmiştir. Yıllardır ezilen, özel hayatı tarumar edilen kim varsa Başbakan’a göre provokatördür,” sözleriyle Başbakan Erdoğan’ı eleştirir.
Olayın ilk günlerinde Neredeyse bütün MHP’liler ve ülkücüler bu eyleme destek verir. Ancak ilerleyen süreçte eylem içinde bölücü unsurların yer almasıyla MHP ve Bahçeli’nin olduğu gibi, eylemi destekleyen ülkücülerin de tavrı değişir.
Gösteriler sırasında bazı marjinal sol örgütlerin ve bölücü grupların, protestocuların arasına sızmasıyla gösterinin seyri değişir. BDP ve terör örgütü PKK’nın bayrakları ve onun elebaşının posterlerinin açılmasıyla eylem amacından saptırılmaya çalışılır. Her ne kadar bazı kişiler, “PKK dışarı,” “Apo dışarı,” “Kahrolsun PKK,” “Mustafa Kemal’in askerleriyiz,” sloganları atarak tepki gösterse de göstericiler, “her grubun bayrağı açılabilir,” diyerek bayrakların ve posterlerin indirilmesini engeller.
Bu gelişmeler üzerine, 4 Haziran 2013 günü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM grup toplantısında, Gezi parkı olayları konusunda yeni bir açıklama yapar:
“Taksim’in hayat hakkına sahip çıkan kardeşlerimiz her türlü övgüyü hak etmektedir.
PKK sempatizanlarının, marjinal sol örgütlerin kalabalıkları kendi menfaatlerine çevirmek için olağanüstü gayret gösterdikleri de aşikardır.
Bunların, demokratik haklarını seslendiren masum vatandaşlarımızın arasına sızarak ülkemizi belirsizliğe çekmeye çalıştıkları görülmektedir.
Nitekim etrafa verilen zararların, cam ve çerçeveleri indirecek kadar sahnelenen aşırılıkların, belediye otobüslerine, özel otomobillere, çevredeki esnaf ve işyerlerine verilen hasarların, maskeli yüzlerin polise taş ve sopalarla saldırmasının, parti binalarının ateşe verilmesinin başka türlü izahı olmayacaktır.
Bizim açımızdan, milli varlığımız olan ormanları yakan, yeşili kapatan, çevreyi kirleten, insan ve doğa sevgisinden zerre kadar nasiplenmemiş terör gruplarının Gezi Parkı’na sahip çıkması eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur.
Çevreyi yakıp yıkanları, etrafa zehir saçanları ve her neviden şiddet taraflarını buradan kınıyor, herkesi olgunluğa ve sağduyuya davet ediyorum.
Milliyetçi Hareket Partisi’nin bölücü ve yıkıcı oluşumlarla bırakınız yan yana gelmesini, şerefli isminin birlikte anılması dahi alçaklık ve müfteriliktir.”
Gelişmelerin seyrinden de kaygılıyız.
Çünkü biz, Türkiye sevdalısı, Türk milleti aşığı milliyetçi-ülkücü hareketiz.Türkiye’yi küçük düşürecek hiçbir eylemin içinde olmayız.
Türk milletini üzecek ve korkutacak hiçbir tertip, tezgâh ve komplonun safında yer almayız, almayacağız.
Bu itibarla, Taksim’de neden MHP yok diyenlere, sanal alem üzerinden bizi eleştirenlere, aslı astarı olmayan suçlamalarla kafaları bulandırmaya çabalayanlara gözümüz de, gönlümüz de, kapımız da kapalıdır, kapalı duracaktır.”
Biz, dibi görünmeyen kuyulardan su içmeyiz, tahrik ve kışkırtmalardan pay kapmak niyetiyle pusuya yatmayız.
Biz yangından mal kaçırmak için köşe başında saklanan, karanlıktan faydalanarak heybesini doldurmaya çalışan çapsızlıkta hamd olsun olmadık, olmayız ve olmayacağız.”
Bahçeli’nin bu açıklamasından sonra “ülkücüler” protesto eylemlerinin içinden çekilir.
Devam edecek…
 
Not: Burada konumuzun dışına çıkıp kısa birkaç gözlem ve analiz sonucunu paylaşmak ihtiyacı duyduk.
Gezi Parkı protestocuların kullandığı yöntemlerle gösterilerin eğlenceye dönüşmesi, sanatçı ve müzisyenlerin gösterilere destek vermesi eyleme katılımı artırmıştır.
Protestocuların, kendilerini “çapulcu” olarak adlandıran Erdoğan'ın, hakaretini sahiplenmesi ve isimlerine bu tabiri ekleyerek, alaya almaları, Erdoğan'ın, on yıllık iktidarı döneminde karşılık bulmakta en çok zorlandığı davranış olarak kabul edilmiştir.
Gezi olayıyla Erdoğan, sahip olduğu iktidarın bir halk ayaklanmasıyla elinden alınabileceği korkusunu bütün benliği ile hissetmiş, zamanla travmaya dönüşen bu korku, yönetimi süresince gösteri ve yürüyüşlere müsamahasını engellemiştir.
Taksim Gezi Parkı olayları zıt iki açıklama ile tanımlanır. Bunlardan birisi demokratik oyla seçilen bir hükümeti devirmek için düzenlenen iç ve dış mihrakların, ortaklaşa tezgâhladıkları bir oyun olduğu, bir diğeri ise bu gelişmeleri üst statü gruplarının (Toplum içinde yüksek itibara sahip, elit bir sınıfın) demokrasi talebi olduğu için olayları desteklediği yönündedir.
Bu iki baskın görüşün yansıra laikliğin korunması, Atatürk’e sahip çıkma, çevrecilik, geçim sıkıntısı, baskılara karşı direnme… gibi bir dizi başka neden de ileri sürülmüştür.
 

YORUMLAR