SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (5)
  • Reklam
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (5)

20 Ağustos 2024 - 09:27

SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (5)
"Aydınların Aydınlatamadığı Halkı, Soytarılar Aldatır."
Cemil Meriç, (1916-1987)
Burada hükümet kurma çalışmalarına biraz ara verip, Devlet Bahçeli ile birlikte MHP'de yaşanan bazı değişimlere göz gezdirelim.
Bahçeli, bu dönemde, bir zamanlar her hangi bir şekilde MHP teşkilatlarının içinde görev almış ya da adı “ülkücü” olarak anılmış, teşkilatlardan ayrıldıktan sonra farklı organizasyonlarda yer alıp, farklı eylemlerin içinde bulunmuş şahıs ve gruplarla teşkilatın ilişkisini net bir şekilde keser. Bu nedenle de o dönemlerde adı ülkücülükle bağdaştırılmaya çalışılan “Susurluk” gibi konulara hiç girmez, suskun kalır.
Öte yandan basında, kamuoyunda ülkücü camia ile mafya arasında kurulan ilişkileri sona erdirmek için sert demeçler verir. "Bir zamanlar camiamızda olup, sonra çek senet mafyasına karışanlar bizden değildir" diyerek, mafya türü yapılanmalara karşı net bir şekilde tavrını koyar. Bu tutumu, adlarının “çek-senet mafyası” tabiri ile anılmasından aşırı rahatsızlık duyan ülkücü camiayı rahatlatır.
Ülkü Ocakları, yukarıdan gelen bu talimatlar doğrultusunda, ocakları bu amaçları için kullananlardan kısa sürede temizlenir. Sarkık bıyıklar kesilir, beyaz çoraplar çıkarılır. İstanbul'un Bağdat Caddesi'nden pek çok genç Ülkü Ocaklı olur.
Bu arada partinin vitrinine daha önce teşkilatlarla ilişkisi olmayan yeni isimler yerleştirir. Parti içinde kurduğu bilgi akışı ağı ile olumlu ve olumsuz eleştirilerden zamanında haberdar olur. MGK Siyaset Belgesi’nde tehdit olarak algılandığı için yer verilen “ırkçılık tehlikesini” ciddiye alır. Ülkücüleri üniversitelerdeki türban eylemlerinden geri çeker. Ülkücü gençlerin İslamcılarla bir arada görünmesini engeller. Bu kararı ile ülkücü gençliği farklı niyetlerdeki eylem organizatörlerinin, bilinmeyen niyetlerinin bir parçası olmaktan çıkarıp, kendi ideolojilerinin gerektirdiği eylemlere, kendilerinin karar vermelerinin yolunu açar.
Bahçeli’nin, bu uygulamaları, muhataplarıyla kıyaslanınca, ilkeli ve tutarlı bir siyaset izleme konusunda olabildiğince hassas davrandığı, her zaman ülke çıkarlarının, Türk milletinin arzu ve beklentilerinin gerektirdiği yerde durduğu şeklinde değerlendirilir.
Bahçeli, hoşgörü ve diyaloğa dayalı siyasi çizgisinden sapmadan, cepheleşmelerin içinde yer almayan bu tutumundan dolayı kimi zaman merkez sağ siyasetçiler, kimi zaman da sosyal demokratlar tarafından eleştirilir. Oysa bu tavır sadece kişisel değil, aynı zamanda Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemi’nin temelini teşkil eden demokratik bir duruştur.
Gelelim hükümet çalışmalarına…
57. Hükümet kurulmuş, üç parti uygulanacak program konusunda anlaşmaya varmıştır. Bahçeli, üç ortaktan biri olarak, hükümette görev aldığı dönemde de partisi ve şahsı için siyasi ikbal hesabı yapmayan bu duruşunda değişiklik sergilemez.
İlk ciddi sınav Cumhurbaşkanlığı seçimi olmuştur.
Başbakanlık, DSP’ne verildi, Meclis Başkanlığı da MHP’ne verilsin konusundaki parti tabanından gelen isteğe, ANAP karşı çıkınca, koalisyonda uyumsuzluk başlamasın düşüncesiyle MHP’si meclis başkanlığı için aday göstermez.
Konu Cumhurbaşkanlığı seçimine gelmiştir. TBMM'nde temsil edilen bütün siyasi partilerin katılımıyla büyük ve tarihi uzlaşma sağlanmış ve 5 siyasi partimizin sayın liderleri kamuoyu huzurunda bir araya gelerek Anayasa Mahkemesi Başkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer’i Cumhurbaşkanı adayı olarak teklif eden metni imzalamışlardır.
Ahmet Necdet Sezer’in Cumhurbaşkanı adayı yapılmasına karar verilmesi, o dönem 2. büyük parti olan MHP’de ciddi rahatsızlığa yol açar. Meclis başkanlığından sonra Cumhurbaşkanı adayının da MHP’nden gösterilmemesi üzerine, bir kısım Fazilet partilinin de kışkırtması sonucu, çok sayıda MHP milletvekili, MHP’nin bir aday çıkarmasını ister. Milletvekillerinin talebini Bahçeliye ileten Somuncuoğlu, MHP’nin Cumhurbaşkanlığına aday göstermesini teklif eder. Bahçeli, koalisyon partileri olarak anlaşmaya vardıklarını, söyleyerek teklifi reddeder.
Teklifi reddedilen Somuncuoğlu, bu sefer parti kararına uymayarak, adaylık başvuru süresinin bitimine dakikalar kala, Cumhurbaşkanlığı adaylık dilekçesini vermek için Meclis’e gider. Bunu öğrenen MHP mensubu bir gurup partili, Somuncuoğlu’nun dilekçe vermesini engeller. Daha sonra da Somuncuoğlu, “parti disiplinine aykırı hareket etmesi” gerekçe gösterilerek önce bakanlıktan azledilir, ardından da MHP’nden ihracına karar verilir.
Her ne kadar tüzüğün gereği yerine getirilmiş olsa da Somuncuoğlu’nun adaylık girişiminin güç kullanılarak engellenmesi, Bahçeli’nin, daha önceden sergilediği demokratik tavrıyla bağdaştırılmaz, yönetim anlayışı parti içinde ve dışında eleştirilere neden olur.
Bahçeli’nin ikinci ciddi sınavı çok daha örseleyicidir.
Bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan, yargılandığı mahkemece idama mahkûm edilmiş, idam dosyası meclise sunulmak üzere başbakanlığa gönderilmiştir. İdam kararının meclise gelmesi ve meclisin onaylamasından sonra infaz süreci başlayacaktır.
İki farklı görüş vardır.                                                                        
Birincisi, Her neye mal olursa olsun bedeli göze alınmalı, mahkemenin verdiği idam kararı meclise getirilip onaylanmalıdır. Böylelikle terör örgütü başsız bırakılarak dağılma süreci hızlandırılmalıdır. Türk Milliyetçileri ve Bahçeli bu görüştedir.
İkinci görüş ise, daha büyük olaylara sebebiyet verebileceği gerekçesi ile idam kararı meclise getirilmemeli ve idam ertelenmelidir. Diğer iki ortak Anavatan Partisi ve Demokratik Sol Partililer de bu görüştedir. Bu görüş aynı zamanda ABD ve AB ülkeleri tarafından da ülkemiz üzerinde baskı oluşturulmak suretiyle desteklenen görüştür.
Devam edecek…
 

YORUMLAR