SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (6)
  • Reklam
Ertuğrul Özgün

Ertuğrul Özgün

MEMLEKET İŞLERİ

SANA BEN HAYALLER DÜŞLER BÜYÜTTÜM… (6)

22 Ağustos 2024 - 17:07

"Aydınların Aydınlatamadığı Halkı, Soytarılar Aldatır."
Cemil Meriç, (1916-1987)
57. Hükümet için dönüm noktası olan, bölücü terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın idamı konusundaki görüşmeler kilitlenir. İddialara göre işin içine devletin diğer birimlerinin de girmesiyle tartışmalar yeni boyutlar kazanır. Yedi buçuk saat süren görüşmeler sırasında Bahçeli, iki kere görüşmeyi terk ederek kurmayları ile fikir alışverişinde bulunur. Görüşmeler sırasında hükümetten ayrılma kararı dahil bütün ihtimaller masaya yatırılır.
Zorlu geçen görüşmeler sonunda, MHP, “Terör örgütü elebaşının idamı ile ilgili mahkeme kararının, başbakanlıkta bekletilmesi, meclise getirilmemesi,” kararına onay verir.
MHP yönetimi, görüşmelerle ilgili gerekçelerini, “Ülkenin kaotik bir ortama sürüklenmesine neden olabilecek bir davranışta bulunmamak için benimsemediğimiz halde, terör örgütü başının idam kararı başbakanlıkta bekletilmesi, meclise getirilmemesi kararına onay verilmiştir,” şeklinde açıklar. Bu karara, MHP’nin görüşü olarak, “olayların tırmanması halinde idam cezasının derhal uygulanması” koşulunun da ilave edilmesini sağladıklarını ileri sürerek, hükümetin devamı yönünde karar alırlar. Sonuç olarak diğer iki ortak olan DSP ve ANAP’nin istediği olmuştur.
Bu süreçte kamuoyunun bilmediği başka ne türlü görüşmeler olduğu, araya hangi güçlerin girdiği, bizim için bilinmezliğini hala korumakta olduğunu belirterek, idam konusundaki görüşme faslını kapatalım.
Tarihte yaşanmamış ve sonuçları görülmemiş olaylar üzerinde, şöyle olurdu, böyle olurdu, şeklinde konuşmanın," tahminden öteye gidemeyeceği açıktır. Biz, şimdi MHP’nin bu karardan sonra karşılaştığı güçlüklere bakalım.
İdam kararının ertelenmesi konusunda MHP’nin diğer ortaklarıyla aynı konuma gelmesi, siyasi geleceği açısından kırılma noktası olmuştur diyebiliriz.
Terör örgütü ve terörist başı diye tanımladıkları onun liderinin yakalanmasının, halk üzerindeki memnuniyet düzeyi en üst seviyededir. Asker, polis, kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden binlerce sivil insanımızın ölümüne neden olmuş bir caninin, idam edilmesi büyük bir halk kitlesinin beklentisidir. Ve vatandaşın gözünde MHP, bunu yapacak tek parti, onun lideri Bahçeli de hükümetin büyük ortağıdır. Bütün gözler MHP ve Bahçeli’ye çevrilmiş, kulaklar Türkiye’de bunu yapacak en büyük gücün vereceği kararı duymaya kilitlenmiştir.
Bugüne kadarki söylemleriyle MHP ve Bahçeli’nin aslında fazla seçeneği de yoktur. Ya, “aslında biz de diğer siyasi partiler gibiyiz,” anlamına gelen idamın ertelenmesini onaylayacak, ya da millete gidip “Görüldüğü gibi Ecevit’in de terör örgütüne bakışı diğerleri gibidir. MHP’nin böyle bir ortaklığı sürdürmesi mümkün değildir,” diyerek hükümetten ayrılacaktır.
İkinci alternatif gerçekleşmediği için bu konuda söyleyeceklerimiz yalnızca kendi kanaatimiz olacak. Ancak MHP’nin hükümetten ayrılması durumda, meclisteki mevcut siyasi partilerle yeni bir hükümet kurma sorunu hat safhaya çıkacağı için, erken seçim olma ihtimalinin büyük olduğunu söyleyebiliriz.
Böyle bir gerekçeyle erken seçim olması halinde ise, bu sefer vatandaşa verdiği sözün arkasında durduğunu gösteren ve henüz yıpranmamış, MHP ve Bahçeli’nin, diğer partilerden faklı olduğu görüşü egemen olacağı düşünülebilir. Yapılacak erken genel seçimde vatandaşın desteğini alacak olan MHP, büyük ihtimalle tek başına iktidar olacak çoğunluğu yakalayabilirdi. Yine tekrarlayalım. Elbette bu bir ihtimaldir. Çünkü yaşanmamıştır.
Şimdi burada yine çok kısa küçük bir hatırlatma yapalım:
Kamuoyunda yüksek oranda kabul edilen görüş, Türk milliyetçiliğinin siyasal hareketi MHP olduğudur. MHP ve onun gençlik yapılanması olan Ülkü Ocakları “Dış Türkler” konusunda her zaman ön plana çıkmıştır. Fakat 12 Eylül 1980 darbesiyle beraber Ülkücü Hareket, devlet tarafından sindirilip siyasetin dışına itilmesiyle Türk Dünyası faaliyetleri de askıya alınmıştır.
Alparslan Türkeş’le birlikte MHP’nin yeniden toparlanmaya başladığı, 1990’lı yıllarda Sovyetler Birliği çökmüş, Türk cumhuriyetleri birer birer bağımsızlıklarını ilan etmiştir. Bu sürece hazırlıksız yakalanan Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri, Türkeş’in katkılarıyla Türk Devletleri ile sıcak ilişkiler kurmaya başlamıştır. 1997 yılında, Alparslan Türkeş’in vefatı ile aynı ideolojik çizgide olan ve genel başkanlığa seçilen Devlet Bahçeli ise 1999 yılındaki ilk genel seçimlerde MHP’ni koalisyon ortağı yapmıştır.
Dönelim konumuza…
MHP iktidar ortağı olduktan sonra Türk dünyasına yönelik politikaları yürütmek üzere Türk Cumhuriyetleri ve Akraba Toplulukları ile Koordinasyondan Sorumlu Devlet Bakanlığı görevine Prof. Dr. Abdülhaluk Mehmet Çay getirilir. Prof. Çay, aynı zamanda Türk Devlet ve Toplulukları Dostluk, Kardeşlik ve İşbirliği Vakfı’nın (TÜDEV) yönetim kurulu başkanıdır. Türk Milliyetçileri ve MHP’nin, Dış Türkler alanındaki siyasal birikimi, yeni işbirlikleri konusunda önemli adımlar atılmasına katkı sağlar. Ancak bütün bu olumlu faaliyetler, terörist başı Apo’nun asılmasının ertelenmiş olmasının oluşturduğu olumsuz propagandanın etkisiyle gündeme bile gelmez. Akılda kalan yalnızca, “Apo’yu asamadınız” ithamıdır.
Bahçeli’nin sonraki yıllarda siyasi rakipleri tarafından en çok eleştirildiği konu, “Apo’nun asılması olayında verilmiş sözlerin yerine getirilmediğidir.” Siyasi rakipleri, MHP’nin idam kararını aldıracak çoğunluğa sahip olmadığını bile bile bu suçlamayı uzun yıllar sürdürür. Çünkü terörist başının asılması konusu MHP ile özdeşleşmiştir.
Öyle ki bu suçlamalar, Bahçeli’yi o kadar fazla rahatsız etmiştir ki Erzurum’da miting alanından Erdoğan’a fırlattığı iple “ben asamadım al sen as” diyerek,sonunda öfke patlamasına yol açmıştır.
Devam edecek…
 

YORUMLAR