İnsanlığı bulunduğu yerden daha ileriye, daha medeni olmaya, teknik ve ahlaki yönden daha yükseğe taşıyan ve ilmin kaynağı kitaplardan ve onların kaynağı kütüphanelerden bahsedeceğiz. Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının yeterli seviyede olmaması sebebiyle bu hususu nasıl geliştirebileceğimize, kitapların dünyamıza neler kattığına, bizi nasıl şekillendirdiğine değineceğiz.
Dünyada ve Ülkemizde kitap okumanın veya kitapların genel durumunu kısaca izah edelim.
2020 yılında ülkemizde kişi başına düşen kitap sayısı 8,4 iken 2021 ve 2022 yılında bu rakam 7,6 şeklinde gerçekleşmiştir.
Fransa’da kişi başına düşen kitap sayısı 6,99 – İspanya’da 3,88- Çin’de 7,20- Polonya’da 3,30 iken Ülkemizde 7,60 tır. Ülkemizde ders kitaplarının da basılı kitaptan sayılması sebebiyle kişi başına düşen kitap sayısının yüksek olduğu görülüyor.
Kitap sayısının çokluğunun okuma oranını yeterli oranda yükseltmediği bilindiğinden kitaba ve dolayısıyla kütüphaneye olan ilgiyi de artıracak ortamları oluşturmalıyız.
Bu manada, Petra Paraschiv tarafından yapılan bir araştırma sonucunda tespit edilen kütüphane kullanımını arttırmaya, dolaylı olarakta kitap okumayı özendirmeye yönelik sekiz ipucunu vereceğim,
- Kütüphane içi organizasyonlar ve işbirlikleri ile sosyal bir topluluk oluşturmak
- Bölgedeki diğer kütüphanelerle işbirliği yaparak hizmet ağını genişletmek
- Kütüphane içinde kullanıcıların çeşitli amaçlarla kullanmasına imkan sağlayan yeni alanlar oluşturmak
- Kütüphaneden en az faydalanan kullanıcıları tespit edip onları en sadık kullanıcı pozisyonuna getirmeye çalışmak
- Kütüphaneyi hiç kullanmayan, kütüphaneye hiç adım atmamış kişileri testip edip onlara kütüphane hakkında bilgiler verip kütüphaneyi kullanmaya teşvik etmek
- Kütüphane bünyesine inovatif teknolojiler kazandırarak kullanıcıların bunları deneyimlemesini sağlamak
- Kütüphaneyi sürekli açık tutarak kullanıcıların her zaman uğrak yeri olmasını sağlamak
- Sosyal medya platformlarını kullanarak kullanıcılar ile her zaman kontak halinde olmak
Yukarıda üçüncü maddede belirtilen kütüphanenin çeşitli amaçlarla kullanılmasına imkan sağlamaya ilişkin İlinois Üniversitesinin uygulama örneğini de burada zikredelim. İlgili üniversite kütüphane içinde oluşturduğu yeşil perde ve sinema filmi çekme cihazlarını da içeren stüdyo ile öğrencilerin kütüphaneyi daha çok kullanmasını amaçlamış ve bunda da başarıya ulaşmıştır.
Farklı bir uygulama örneği olarak ülkemizde bazı kütüphanelerde farklı zamanlarda olmak üzere sabah veya akşam saatlerinde çorba dağıtmak suretiyle kütüphaneye olan talebin dolayısıyla kitaba olan talebin artırılmasına gayret gösterilmektedir.
Çocuk ve gençlere okuma alışkanlığının kazandırılması suretiyle kütüphanelere olan talebi artırmalıyız. Onları kitap okumaya özendirecek edecek şekilde yönlendirmeliyiz. Buna ilişkin ise şunlar yapılabilir.
Okunacak kitap veya sayfa sayısı ile ilgili zaman periyotlu hedefler belirlenebilir. Mesela bugün elli sayfa okuyacağım, bu hafta üç yüz sayfa okuyacağım veya bu hafta şu kitabı kesinlikle bitireceğim gibi hedefler belirlenebilir. Ya da her ay iki kitap bitireceğim gibi kendi kendini motive edecek bir hedef belirlenmelidir. Bunun haricinde okumak için zaman ayrılmalıdır. Okumak boş zamanın işi değildir. Okumak için zaman oluşturmak gerekir ve bu bilinçle hareket edilmelidir. Çocukları kitaba yaklaştırmak için onlarla birlikte kültür merkezlerine, kütüphanelere ve kitap fuarlarına gidilmelidir. Ebeveynlerin özellikle çocuklarıyla kitap okuma saatleri düzenlemesi büyük önem arz etmektedir.
Okuma zevkini artırmak için güzel mekanlar seçilebilir(ormanda, deniz kenarında, sessiz bir kafede), dikkat dağıtacak şeylerden uzak durarak okuma oranı arttırılabilir(TV, Akıllı Telefon, İnternet vs), seyahat edilen her yere bir kitap yanınızda götürmek suretiyle oluşturulabilecek her boşlukta kitap okumaya gayret edilebilir. Kişinin okuma zevkine halel gelmemesi için ilgi alanlarına yönelik okuma yapması çok önem arz etmektedir. Tarih, sosyoloji, coğrafi keşifler, roman vs. türleri arasından hangisi ilginizi çekiyorsa o tür kitapları daha fazla okumaya gayret etmek gerekir.
Yeni nesillere kitapların bize neler kattığı izah edilmeli, kitapların bugünden geçmişe bakmamızı sağlayarak, iki tarih arasında bağlantılar kurduğunu onlara örneklerle izah etmeliyiz Bu sayede hayatı daha kolay anlamalarını, geçmişteki davranış biçimlerinin bugün de devam edip etmediğini analiz etmelerini kolaylaştırmış oluruz.
Dünyayı anlamak insanı ve tabiatı anlamaktan geçer. İnsanı anlamanın en hızlı yolu, bu gayreti önceden göstermiş insanlara görüşmekten onların fikirlerini almaktan geçer diye düşünüyorum. Mevlana Mesnevi'de “insan dokuz yüz katlı bir varlıktır" diyor. Her bir katta neler olduğunu hayal etmeye, anlamaya çalışın, kolay olmadığını göreceksiniz. İnsanı ve davranışlarını anlama gayreti gösteren geçmişin büyük insanlarıyla fiziken tanışma ve görüşme imkanımız olmadığına göre onların bıraktığı eserlere bakarak yol alabiliriz. Mevlana’yı, Farabi’yi, Yesevi’yi, Yunus’u veya sayamayacağımız diğer insanları anlamak onların eserlerini incelemekle, yaptıklarının anlatıldığı kitapları incelemekle olur. Yani insana ait her bir katı anlamak onları tanımakla, eserlerini okumakla, bilgi edinme ile mümkündür.
Bilginin ve kitabın insanı çıkarabileceği seviye Türk-İslam medeniyetinin temel taşlarından olan Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig” isimli eserinde şöyle anlatılıyor.
Bilgiyi büyük bil, anlayışı ulu
Bu ikisi yüceltir seçkin kulu
Öyleyse bilerek konuşmalı
Sözün karanlıktaki körlere göz olmalı
Kişiden kişiye çok fark var bilirim
Bu fark bilgiden gelir bunu söylerim
İlaveten "Bilgiyle göğe bile yol bulunur" diyen Yusuf Has Hacib’in bin yıl öncesinden günümüze ışık tuttuğu görülecektir. Bugün insanoğlu ancak ilim, bilgi ve kitaplar sayesinde göğe yol buldu, uzaya çıktı, füzeler, köprüler, gelişmiş teknolojik araçlar, arabalar, bilgisayarlar, uçaklar yapabidi.
Bir insanın istenen seviyeye gelmesi için okuması gereken eserin belirlenmiş alt ya da üst limiti yoktur. Ne kadar kitap okursanız seviyenizi yükseltme ihtimaliniz o kadar artacaktır. “Hatıralar” isimli kitabında on beş yaşında liseye giderken “Notre Dame de Paris”’i bir günde okuyup bitirdiğini ve tam on bir saat boyunca kitap okuduğunu söyleyen Roger Garaudy, devamında kitap okurken kafam sokak lambalarına çarpmaktan şişmişti diyordu. Böyle bir okumanın, gayretin, çalışmanın sonunda da dünyanın sayılı bilim adamlarından, felsefecilerinden olmuştu. Emin olun çok abartmıyorum, bana göre 20.yüzyılın en büyük filozofu Roger Garaudy idi.
Yine “Hatıralar” isimli kitabında okumanın ve bilginin önemine değinirken “Kendilerini eğitemeyenler insanlığı eğitemezler” diyerek, hedefe ulaşmanın metodolojisini en güzel şekilde tarif ediyor.
Okuyarak kendimizi başkalarına karşı savunacak bilgi ile de donatmış oluruz. Mesela Türkleri tarihte küçümsemeye kalkan bir batılıya Prof. Osman Turan’in, "Türk Cihan Hakimiyeti Mefküresi Tarihi" kitabındaki şu cümlelerle cevap vermek gerekiyor. " Türklerin gömlek giydikleri zamanlarda romalıların henüz çamaşır kullanmamaları da dikkate şayandır”. Yine aynı kitabında Kaşgarlı Mahmut’un “Türkler burun temizlemek için cepte ipek bir kumaş parçası taşıyordu yani mendil taşıyorlardı, Halbuki Avrupalılar mendil kullanmayı 15. asırda Türklerden öğrenmişlerdi." diyerek Kaşgarlı Mahmut üstünden kendi medeniyetimizin gelişmişliğini bize izah ediyor.
Ecdadını bilmeyen bir neslin geleceği inşa etmesi, yeni ve gelişmiş bir medeniyet fikri ortaya koyması mümkün değildir. Yukarıdaki ifadeyle izah edecek olursak karanlığa bir göz olması mümkün değildir.
Hayatın pek çok alanında söz söyleyebilmek, geleceği keşfetmenin yolunu bulmak, insanlığı analiz etmek, kitleleri tanımak, ve aşağıdaki şiirinde Yunus Emre’nin de belirttiği gibi kendini bilmenin yolu da okumaktan ve ilimden geçiyor. Yunus şöyle diyor;
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir,
Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır”
Bizlerin görevi kitabın dünyasından uzak kalmamaktır. Kitapla hemhal olmaktır. “Bilgi Güçtür” anlayışıyla kendimizi donatmak zorundayız. İlmin kaynağı olan kitaplar, alimlerin yıllarını harcadıkları hatta bazen ömürlerini tükettikleri araştırmalarının imbikten geçirilmiş halidir. Bu büyük emeğe olan saygının gereği olarak kitapların bizi aydınlatmasına izin vermeli, tüm nesillerin kitaplarla haşır neşir olmasını sağlamalıyız.
Salih ÇAKIROĞLU
30/05/2022
YORUMLAR