İstanbul trafiğinin en yoğun saatlerinden biri olan 19.30’da, Bahçelievler durağından, itile kalkıla metrobüse binmiştim.
Metrobus yolcuları bilir.Sabah işe giderken ve akşam iş çıkışında metrobüse binmek de metrobüsten inmek de hayli sıkıntılıdır. Binince de rahat yoktur, kendine yer edine kadar. Yer edindikten sonra da rahata kavuşmazsın. Bu sefer de inenlere yer verirken, yeniden binenlerin kendilerine yer etmeleri sırasında sıkıntı devam eder.
Bütün bu olumsuzluklarına rağmen, trafiğe takılmadığı için yine de yolcular tarafından tercih edilen bir toplu taşıma aracıdır metrobüs.
Neyse, bizim konumuz bu sıkıntılardan çok farklıydı bu gece.
Kapının hemen yanındaki karşılıklı dört koltukta,yaşları 18-20 civarında dört genç kız oturmuş, neşeli bir şekilde sohbet ediyorlardı.
Karşılıklı iki koltuğun arasındaki dar koridorda,sırtı bize dönük olduğu için yüzünü göremediğimiz, ama askıya tutunduğu elinin üzerindeki belirgin gri damarlardan ve kahverengi lekelerden, yaşlı olduğu anlaşılan tesettürlü bir hanım ayakta dikiliyordu.
Gençler karşılıklı neşeli sohbetini sürdürürken, yeni yolcular bindikçe sıkışıklık da artıyor,sıkışıklık arttıkça da sohbet eden gençler birbirlerini görmekte zorlanıyorlardı.
Bir arakapı tarafındaki koltukların koridor kenarındakinde oturan genç kız, karşı koltuktaki arkadaşınıgörebilmek için yanında dikilen yaşlı hanımı eliyleçekiştirmeye başladı.
Yaşlı hanımın yanında ayakta dikilen, yüzü bize dönük orta yaşlı başka bir hanım, yaşlı biri yanında ayakta dikilirken koltukta oturan gencin bu tavrına daha fazla tahammül edemedi ve aniden bağırdı:
“Yeter çocuk! Oturmasına izin vermiyorsun, bari ayakta durmasına saygı göster!”
Olayı ben de izliyor ve rahatsız oluyordum ama aramızda birkaç yolcu daha olduğu için ses çıkarmıyordum. Belki de sorumluluk almak istemiyordum.
O bölümdeki bütün yolcular, dönüp sesin geldiği yöne baktılar.
Bağıran hanım, kaşlarını çatmış, ayaktaki hanımı çekiştiren genç kıza bakıyordu. Bir süre sessizlik yaşandı. Hanım, bu sefer genç kızın çekiştirdiği ayaktaki diğer hanıma dönerek:
“Siz de suçlusunuz! ‘Yedirtmeyeceğiz’ diye kendinizi feda ettiğiniz zihniyetin eserleri bunlar. ‘Dindar nesil yetiştireceğiz’ diye, deist nesil yetiştirdiler. Siz de desteklediniz. Sizin de suçunuz var,” dedi ve sustu.Sonra yüzünü cama dönerek bir daha konuşmadı.
Tam bir sessizlik oldu. Ne çocuklardan biri bağıran hanıma cevap verdi, ne oturan dört gençten biri kalkarak yaşlı hanıma yer verdi,ne ben,ne başka biri olaya müdahale ettik,ne de çekiştirilen hanımdan bir ses çıktı.
Ben bir sonraki durakta indiğimiçin, daha sonra neler oldu bilemiyorum. Ancak metrobüsten indikten sonra,hanımın gösterdiği cesareti gösterememiş olmanın verdiği eziklik ve vicdan rahatsızlığıyla birlikte kafamda sorular da belirmişti.
Bağıran hanım kimdi? Ayakta dikilen yaşlı hanım kimdi? Yaşlı hanımın kimi desteklediğini bağıran hanımnereden biliyordu?
Sonra: “Bu soruların cevabının ne anlamı var, önemli olan hanımın sistemi sorgulaması değil mi?” diye düşünüp, ta altmışlı yıllara, kendi çocukluğuma gittim bir an.
Evet, biz bu davranışları ilkokul yıllarımızda öğrenmiştik.
Derste işlediğimiz müfredat programlarında…
Otobüse yaşlı biri gelince ayağa kalkıp,yaşlılara yer verileceğini,
Yaya kaldırımda kol kola girerek yürünmeyeceğini,
Yerlere tükürülmeyeceğini,
Kamu malına zarar verilmeyeceğini vb. gibi bir sürü davranışı…
İlkokul ikinci ve üçüncü sınıf,Hayat Bilgisi ve Türkçe derslerinde okuma parçalarıyla işleyerek öğrenmiştik.
Ya şimdi?
YETER ÇOCUK! OTURMASINA İZİN VERMİYORSUN BARİ AYAKTA DURMASINA SAYGI GÖSTER!
İstanbulda toplu taşıma araçlarında yaşanan Olayları kaleme alan Yazarımız Ertuğrul Özgün Gerçekleri yazmaya devam ediyor.
Editor: admin
22 Aralık 2019 - 09:36